Otel müdüründen yangın uyarısı
İyimser tahminleri yüzünden otel müdürü diye zaman zaman takıldığımız Uluslararası Para Fonu (IMF) uzmanlarından yangın uyarısı geldi. Otel müdürü yangın uyarısı verince ciddiye almak lazım.
Fed’in varlık alımlarını sona erdirme sinyali verdiği 2013 Mayıs ayından bugüne gelişmekte olan ülkelere portföy girişi önemli ölçüde zayıfl adı. IMF uzmanları para girişinin yavaşlamasının gelişmekte olan ülkelerde yeni bir ekonomik ve mali krizi tetikleyebileceğinden endişe ediyor.
2010 yılında gelişmekte olan ülkelere para girişi milli gelirlerinin %3,7’si düzeyindeydi. 2014 yılının son çeyreği ile 2015’in ilk dokuz aylık döneminde gelişmekte olan ülkelerden milli gelirlerinin %1,2’si düzeyinde çıkış gerçekleşti.
Diğer bir deyişle gelişmekte olan ülkelere para girişindeki azalma milli gelirin %4,9’u düzeyinde gerçekleşti. Söz konusu tutarın yaklaşık yarısı Çin’den sermaye çıkışından ve Rusya’nın küresel olarak yalnızlaşmasından kaynaklandı.
Ancak portföy çıkışı bu iki ülke ile sınırlı kalmadı. Az ya da çok gelişmekte olan ülkelerin geneline yayılan bir çıkış ile karşıyayız. Küresel risk iştahına duyarlı Türkiye’de sermaye hareketlerinden payına düşeni fazlasıyla aldı. 2009 Nisan ayından Mayıs 2013’e kadar geçen dönemde Türkiye piyasalarına 65 milyar dolar tutarında portföy girişi olmuştu. Bu tutarın 12 milyar doları son 2,5 yıl içinde ülkeden çıktı.
IMF uzmanları para çıkışının arkasında iki temel neden görüyor: (i) Fed’in para politikasını normalleştirmesi; (ii) Gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki büyüme farkının yavaşlaması. IMF uzmanları uyarıyor. 1980 – 2015 döneminde gelişmekte olan ülkelerden büyük boyutlu para çıkışları sık sık ekonomik ve mali krizlere yol açtı. 2015 yılında yaşanan para çıkışı ve rezerv kaybı 2016 yılında da devam ederse gelişmekte olan ülkeler yeni bir krize girebilir.
Kriz tellallığı yapmanın anlamı yok. Türkiye’nin de içinde olduğu büyük gelişmekte olan ekonomiler geçmiş kriz dönemlerine göre çok daha güçlü. Kamu borcunun azalması, güçlü bankacılık sektörü, bağımsız merkez bankası ve esnek döviz kuru bu ülkelerin dışsal şoklara karşı daha dayanıklı olmasını sağlıyor. Ancak geçtiğimiz haftalarda gelişmekte olan piyasalardaki bahar havasının gerçekçi olmadığını da kabul etmek lazım. Gelişmekte olan ülkelerin temel derdi Fed’in faiz artırması veya Çin’in yavaşlaması kaynaklı riskler değil.
Gelişmekte olan ülkelerin çoğunluğu ‘orta gelir tuzağına’ yakalanmış durumda. Bu tuzaktan kurtulmak için ivedilikle ikinci – üçüncü nesil yapısal reformları yapmaları gerekiyor. Ancak bu reformları yapmak için gerekli politik irade mevcut değil.
Küresel likidite bol ve risk iştahı güçlü iken yabancı sermaye seçici değildi. Ancak dünya ekonomisinin yavaşlama sinyalleri verdiği ve iflas riskinin arttığı bir ortamda daha seçici olacaktır. Otel müdürünün verdiği yangın alarmını ciddiye almak lazım. Yoksa son 15 yılda elde ettiğimiz kazanımları bir gecede geri veririz.