Ortodoks sisteme geçişte enflasyon hedeflemesi yaklaşımı
Seçim uykusundan uyandık ve artık ekonomi cephesinde bambaşka bir yaklaşımın sinyallerini alıyoruz. Sinyal olarak ifade etmemdeki neden henüz bir ekonomi programının açıklanmamış oluşudur ancak mevcut olanın tersine yani konvansiyonel bir yaklaşıma geçileceği algısı da bir takım sonuçlar nedeniyle gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Neden ve sonuçlar kısmını çok anlattık ancak çift taraflı nedensellik ilişkisi içinde olan (yani hem sebep hem de sonuç) bir gerçeğimiz var ki o da çok yüksek enflasyon…
Dolayısıyla yeni ekonomi programında önceliğin enflasyonla mücadele olacağını tahmin ediyorum. Bu mücadele verilirken hangi yaklaşımın benimseneceği konusunu biraz irdelemek istersem karşıma enflasyon hedeflemesi çıkıyor. “Enflasyon hedeflemesi yaklaşımı” hükümet programlarında verilen düşük enflasyon hedefleri ya da merkez bankalarının tanımlamasında yapılan sayısal hedefe ulaşmaktan bağımsız bir para politikası stratejisidir ve fikir babası da Columbia Üniversitesi’nden Prof. Dr. Frederick Mishkin olarak biliniyor. Kendisi aynı zamanda Fed’in eski başkan yardımcılarından… (Faydalanmak isteyenler için Para Politikası ve finans piyasaları alanında Türkçe’ye çevrilmiş kitapları bulunuyor.) Mishkin’e göre bir para politikası stratejisi olarak enflasyon hedeflemesi beş ana unsuru ihtiva ediyor ve bizdeki ekonomik tabloya ilişkin notlarımla sıralayacak olursam;
1. Enflasyon için orta vadeli sayısal bir hedefin kamuoyuna ilan edilmesi (TCMB’nin yüzde 5 enflasyon hedefi var ancak orta vadede yüzde kaça indirileceği yönünde açıklama)
2. Para politikasının birincil, temel amacının fiyat istikrarı olarak belirlendiğinin kurumsal taahhüdü (diğer amaçlardan büyüme ve yüksek istihdam bunun gerisinde kalır ki bu Türkiye’nin gelişen ülke yapısına zarar verici en önemli çelişkidir.)
3. Para politikası araçlarının belirlenmesinde sadece parasal büyüklükler veya döviz kurlarının değil, birçok değişkeni içeren bilgilere dayalı bir stratejinin izlenmesi, (maliye politikalarıyla da örtüşen kısım..)
4. Merkez bankasının amaçlarına, aldığı kararlara ve bunların nedenlerine ilişkin olarak kamuoyunu düzenli olarak bilgilendirmesi, iletişim kurması yani şeffaf bir para politikası izlemesi,
5. Merkez bankasının enflasyon amaçlarına ulaşılmasında hesap verebilirliğinin artırılması. (Rezerv konusu..)
Diğer taraftan bu beş unsuru uygulayabilmek adına Mishkin’in stratejisinin bazı ön koşulları da vardır: Bunlara gizli bileşen denilecek olursa; biri merkez bankasının bağımsız olması diğeri de diğer parasal değişkenlere ilişkin katı bir taahhüdün bulunmasıdır. Bağımsızlık kısmına Fed bağlamında bile çok inanmadığım için katı taahhüdü açacak olursam katı bir maliye politikası ve güçlü bir finansal sistem olarak tanımlanabilir. Özetle Mishkin’in enflasyon hedefleme stratejisi Türkiye’nin mevcut görünümü için büyüme, istihdam, ücretler hatta tüm bir finansal sistem açısından bolca kan, ter ve gözyaşı anlamına geliyor… Ancak şu aşamada endişelenmemiz için henüz erken çünkü Mishkin’in kendisi bu stratejinin yüksek enflasyon ortamlarında uygulamaya konulmasının uygun olmadığını ifade ediyor bir gazete röportajında.
Dolayısıyla ilk etapta yapılması gereken piyasalarda eşanlı olarak güven ortamını oluşturmak, açık iletişim ve şeffaflığı seçmek ve mevcut enflasyonun en az yarısına inmesini sağlayana kadar TCMB’nin sıkı bir para politikası uygulaması oluyor. Buradan da anlaşılıyor ki kur artışlarından sonra gelecek adım belki 22 ‘sindeki PPK toplantısında , belki daha da yakın ve 12 aylık beklenen enflasyon kadar bir faiz artışı yapmak. Ondan sonra oluşacak sonuçlara ilişkin değerlendirmelere de sıkça değineceğimiz gerçeğiyle kadın olmasının beni ayrıca mutlu ettiğini de belirterek, kendisine çok fazla ve zorlu iş düşecek , TCMB başkanı Hafize Gaye Erkan’a başarılı ve ülkemiz için hayırlı bir süreç dilerim.