Örtme ki ölmiyem!..

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Bilmem farkında mısınız pek çok kanaat önderinin ve toplumun küçümsenmeyecek bir bölümünün ekonomik krize yaklaşımında tehlikeli bir yan var. Krizin likidite ve talep ile ilgili sonuçlarını gidermeye yoğunlaşılırken, yapısal zafiyetlerin ve stratejik önceliklerin bir tarafa bırakılması, reformların ötelenmesi gerektiğine inanılıyor. Bir başka deyişle yükselen ateşi düşürmek ve vücutta oluşturacağı hasarı önlemek yeterli sayılıyor.

Ateşi düşürürken bünyeyi de güçlendir

Oysa bu, hastalığı aspirin ile tedavi etmeye benzer. Yani ateşi düşürür, ama hastayı ayağa kaldırmaz. Kuşkusuz ateşi düşürmek de önemlidir; likiditeyi ve talebi canlı tutamazsanız güven bunalımı doğar ve krizden çıkış zorlaşır. Ama aynı zamanda ekonominin direncini ve rekabet gücünü artıracak stratejilerden ve reformlardan vazgeçmemek, onları hep gündemde tutmak gerekiyor. Böylece bünyeyi güçlendirmiş, ileride ortaya çıkabilecek krizlerden de kaçınmayı ya da daha kolay kurtulmayı güvenceye almış olursunuz.

Aslında doğru yolun bu olduğunu gösteren örnekler de az değil. Uzağa gitmeye gerek yok, krizin patlak verdiği ve en fazla hasara uğrattığı ABD'de bile daha yangın söndürme çalışmaları devam ederken geçen hafta  Başkan Obama'nın yaptığı basın toplantısında sadece acil ve hayati önlemlerden söz etmediği, ülkenin acil gündemle hiç de ilgisi olmayan sistemik sorunlarının üzerine gidileceğini, bu arada AR-GE çalışmalarının artırılması ve eğitim önceliklerinde değişiklik yapılması gereğini vurgulaması önemli bir ders niteliğindeydi. Üstelik ABD her iki alanda da dünyanın en iyisi olarak bilinirken Obama, ülkesinin gücünü ve liderliğini sürdürebilmesi için finans ve işletme eğitiminin sistemde gereğinden fazla artan ağırlığını diğer alanlara kaydırmayı ve herkesin imrendiği milli gelirin yüzde 3'üne ulaşan AR-GE yatırımlarını  daha fazla katma değer üretecek şekilde artırmayı düşünebiliyordu.

Ayrıca bizim 2001 krizinden sonra yaptıklarımız da krizi atlatmakla yetinmeyip bünyemizi yapısal reformlarla güçlendirmek olmamış mıdır?

IMF'nin politikaları da yenileniyor

Artık yerel seçimler de yapıldığına göre hükümetin eylem programını hızlandırmasını bekleyebiliriz. Bu hafta yapılacak G-20 toplantısıyla krize karşı alınacak ortak ve küresel önlemler ve özellikle IMF'nin işlevlerinde ve finansal kaynaklarında yapılacak olumlu değişiklikler, önümüzdeki dönemde bu bakımdan uygun koşulların artmasını da sağlayabilir. Böyle bir ortamda IMF ile yapılacak  iyi (yani önden ödemeli ve kısıtları esnetilmiş) bir anlaşma, hem kamu yönetiminin hem de piyasaların moralini yükseltecektir. İşte bu durumda iki yıldır zayıflamış reform ve dönüşüm iradesinin tazelenmiş bir enerji ile uygulamaya  hızla konması da mümkün olabilir.

Yeri gelmişken yine geçen hafta  açıklanan IMF'nin yeni borç verme koşulları üzerinde durmakta yarar var. Mevcut program çerçevesinde önemli bir revizyon ve iyileştirme olarak nitelediği bu yeni çerçeve ile IMF, küresel kriz ortamında üye ülkelere daha fazla yardımcı olabilmek ve sürdürülebilir büyüme rotasına oturmalarını sağlamak için kredi koşullarını esneteceğini ve kolaylaştıracağını belirtiyor. Bu bağlamda politika seçenekleri daralan gelişmekte olan ülkelerin dış şokların maliyetlerini göğüslemesini de amaçlıyor.

Örtmeyen ve reform yapan kazanır

Ancak bunun doğal olarak külfetsiz bir iyileştirme olmayacağını hatırlatalım. Fon kaynaklarından kullanımı, şimdiye kadar  her ülke için geçerli standart formatlarda uygulanan finansman sonrası performans kriterleri yerine her ülkenin güçlü ve zayıf  özelliklerine göre uyarlanmış finansman öncesi kredibilite görünümüne bağlayacak olan yeni program çerçevesi, stand-by düzenlemelerinde hem kriz öncesi ihtiyati borçlanmaya hem de önden yüklemeli çekişlere imkan sağlamayı ve ülkenin ekonomi politikalarının sağlamlığı ve ödemeler dengesi uygun olduğu ölçüde gözden geçirme çalışmalarını azaltmayı öngörüyor. Bunun yerine yapısal reformların, ülkelerin programı daha fazla sahiplenmelerini sağlayacak şekilde, hedeflerle karşılaştırılmalarına dayanan program izlemeleri yapılacak.

Mevcut ve kısıtları fazla çok kısa vadeli finansman kolaylığı yerine şimdi geliştirilen "esnek kredi hattı" ise ancak çok güçlü makro göstergeleri ve kurumsal yapısı olan, aynı zamanda politika uygulama iradesini kanıtlamış ülkelere açık olacak ve limitsiz/esnek kredi kullanımı ile uzun vadeli geri ödeme imkanı sağlayacak. Bundan yararlanma, özel değerlendirmeler sonunda kararlaştırılacak ancak sürdürülebilir ödemeler dengesi, uluslararası sermaye piyasalarına istikrarlı erişim, sağlam kamu maliyesi ve sürdürülebilir kamu borcu, düşük enflasyon, sistemik riskten uzak ve etkili gözetime tabi bankacılık, saydam ve güvenilir istatistiki veriler ve ihtiyati borçlanma isteniyorsa yeterli rezerv düzeyi öncelikle aranacak. Çok güçlü reform taahhütleri yoksa, bu kriterlerin birindeki ciddi zaaf dahi kapıyı kapatıyor.

Sözün kısası, yapısal sorunları örtmenin ya da yaygın deyimle halının altına süpürmenin ne bize ne dünyaya yararı yok. Zaten bundan korkacak kadar zayıf da değiliz ki!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019