Ortadoğu ziyareti ve ekonomi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu seyahati, devlet yetkilileri ve 200’ü aşkın iş insanı ile oldukça yoğun katılımlı bir gezi oldu.
Ortadoğu seyahatinde Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere üç temel ülke ve bu üç ülke ile yapılacak ticari anlaşmalar hedef alındı. Şüphesiz ki, bu ziyaretlerin hem ekonomik hem de siyasi sebepleri var. Türk ekonomisinin son dönemdeki durumu malumunuz.
Hızlı döviz artışı. Hemen hemen her üründeki aşırı pahalılık, ülkeyi uzunca bir süredir zor duruma sokuyor. Cumhurbaşkanı’nın bu ziyaretinin temel noktası şüphesiz ki, Ortadoğu ülkeleri ile yapılacak anlaşmalar doğrultusunda kısa vadede ülkeye döviz girdisini arttırmak, orta ve uzun vadede de yapılacak ikili anlaşmalarla istihdam yaratan yatırımlara vesile olmak.
Bu anlaşmaların birincisi savunma, sağlık, teknoloji gibi alanlarda devletler nezdinde stratejik iş birliği uygulamak. Devletlerarası imzalanacak anlaşmalar şüphesiz ki daha büyük ticaret hacminin gelişmesine ve yatırımlara vesile olacak. Ancak unutmamak gerekir ki, bütün bu süreç içerisinde üç ülkede de yapılan iş forumlarıyla aslında hedeflenen bir diğer gaye de iş adamlarını birbirleriyle buluşturmaktı.
Ziyarette pek gündeme gelmese de Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, kısa adıyla DEİK, yıllardır önemli ticari ilişkilere imza atan bir kurum. Türkiye Cumhuriyeti’nin içerisinde, dünyanın hemen hemen her ülkesi ile iş yapan iş insanlarına, diğer ülkedeki kardeş kuruluşlarında vesilesiyle onların üyeleri ile buluşturan ve ticareti teşvik eden bir organizasyon. Türk iş insanlarıyla, diğer ülkelerdeki muhataplarının sağlayacağı ikili ilişkiler ve bugün akla gelmeyen birçok farklı sektörde kurulacak yeni iş birlikleri orta ve uzun vadede devletlerarası ilişkiler kadar olmasa da yine büyük iş birliklerine vesile olacaktır.
Yıllar önce rahmetli Adnan Menderes'le başlayan, daha sonra Turgut Bey (Özal) döneminde çok daha fazla görmeye başladığımız, Süleyman Bey'in (Demirel) sık sık yaptığı, Tayyip Bey'in de bir adet haline getirdiği iş insanlarıyla ticari ziyaretler yapma geleneği aslında Türkiye'nin son 50 senedir gelenek haline getirdiği bir tarz. İlişkileri sadece devlet nezdinde tutmayıp, aynı zamanda iş insanlarının kendi alanlarıyla ilgili olanaklar yaratmasına da fırsat veren önemli bir organizasyon. Tabii ki, bu ziyaretlerin ekonomik ayağının dışında bir de siyasi ayağı var.
Neredeyse Arap Baharı sürecinin başından beri Ak Parti'nin iktidara geldiği ilk yıllardaki Ortadoğu ile olan iyi ilişkiler son zamanlarda gerilmeye başlamış hatta ilk yılların aksine tansiyon artmıştı. Katar'ı hariç bırakırsak, Suudi Arabistan'la yaşanan bazı gerginlikler en son Cemal Kaşıkçı olayıyla birlikte zirveye ulaştı. Emirliklerde ise birçok noktada yaşanan problemler bir müddet sonra soğuyan ilişkilere ve bu da yavaşlayan ekonomik ve ticari mevcut duruma sebep oldu.
Bu ziyaretler aynı zamanda yıllar içerisinde gerileyen bu ilişkileri tekrar tesis etmek ve hem siyasi hem ticari olarak ilişkileri geliştirmeyi hedef almaktadır. Bu iki ülkenin Afrika, Ortadoğu ve Akdeniz'de ciddi yatırımlar yapmaya başlayan Çin ile yakın ilişkileri de her daim aklımızda olmalı. Yakın zamanda ikili gibi görülen ilişkilerin bir müddet sonra Çin'i de kapsayacak şekilde farklı bir noktaya gelmesi gayet mümkün.
Aynı zamanda Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile tekrardan başlayan yakınlaşma süreci bir müddet sonra etkisini bir süredir yumuşamaya başlayan Mısır-Türkiye ilişkilerinde hatta çok kolay olmayacak olsa da Suriye-Türkiye ilişkilerinde bile görülebilir. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara geldiği ilk yıllara baktığımızda şüphesiz ki, Avrupa Birliği sürecinin Türkiye açısından olumlu seyretmesi tam üyelik ihtimalinin o zaman bile uzak olmasına rağmen, Türkiye'ye müspet etki etmiş ve ciddi anlamda yatırım çekmişti.
NATO görüşmeleri sırasında Türkiye'nin, Avrupa Birliği ülkeleriyle yapmış olduğu bazı görüşmeler ve AB sürecinde beliren olumlu sinyaller yatırım konusunda tekrar önemli bir etken olabilir. Şunu net bir şekilde söylemek isterim ki, AB üyeliğinin yakın zamanda olacağını düşünmüyor ancak bu sürecin içerisinde olmak bile Türkiye'ye yapılacak yatırımlar noktasında ciddi anlamda bir sağlayacaktır. Bu ziyaretlerde atılan adımlar şüphesiz ki önemli. Ancak kısa vadede ülke içerisindeki harareti ve ekonomik sıkıntıları çözmeye yeter mi bilemem.
Son dönemde artan döviz, pahalılık ve uygulanan yüksek vergiler bu ticaret hamlelerinin etkileri görülünceye kadar birçok kişinin bireysel ve ticari hayatını ciddi anlamda etkileyecektir. O yüzden bir an evvel yapılan uygulamaların iç politikada da halkı rahatlatmaya dönük piyasayı hareketlendirme yönelik bir hal alması zaruridir.