Ortadoğu pazarında bir Amerikalı

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Orhan AKIŞIK

Otuz üç yıllık düşmanlık sona mı eriyor? ABD ve İran devlet başkanları arasında 1979 İran İslam Devrimi’nden bu yana yapılan ilk görüşme bu soruyu akla getirdi. 15 dakikalık telefon konuşmasının ana teması bilindiği gibi, İran’ın devam eden nükleer programından Batı’nın duyduğu endişe. Basına yansıyan haberler, Obama ve Ruhani’nin hükümetlerini antlaşma konusunda çalışmalara başlamaları için görevlendirdikleri yönünde. İlişkilerin normalleşmesini ise bugünden yarına kimse beklemiyor. ABD Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice, nükleer program üzerinde bir antlaşma sağlandıktan sonra bu konuda adımlar atılabileceği görüşünde. Haziran ayındaki seçimlerde Devlet Başkanlığı’na seçilen Ruhani de, selefi Ahmedinecad gibi nükleer silaha sahip olmak gibi bir amaçları olmadığını, çalışmaların tamamen barışçıl amaçlarla yapıldığını söylüyor. Şimdiye kadar İran’ın nükleer programına her ne koşulda olursa olsun karşı çıkan ABD’nin politikasında değişme emareleri var. Obama, Ruhani ile yaptığı görüşmenin hemen ardından yaptığı açıklamada, İran’ın barışçıl amaçlarla nükleer çalışmalarını sürdürebileceğinin hakkı olduğunu söylemişti. Bu, İran’ın nükleer programından tamamıyla vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Netanyahu’nun düşüncesinden tamamen farklı. İsrail Başbakanı hem Obama ile Washington’daki görüşmesinde hem de Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada, ABD ve Batı’yı İran’ın oyununa gelmemeleri için yeniden uyardı. ABD-İran arasında başlayan diyalogdan rahatsız olan sadece İsrail değil. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez’deki Arap ülkeleri de, İran üzerinde uygulanan ekonomik ambargonun ileride sona ermesi olasılığından rahatsızlar. 

Çok değil bundan bir ay önce ABD Suriye’yi vururken, İsrail’in de İran’ın nükleer tesislerini hedef alacağı yorumları yapılıyordu. Bu senaryoların hiç biri gerçekleşmediği gibi, ABD ve İran arasındaki yakınlaşmanın ilk adımları da atıldı. Peki, bundan sonra ne olacak? Fazla bir şey beklenmemeli. Atılan adımlar başlangıç için önemli olsa da, otuz yılı aşkın husumetin bir anda ortadan kalkması mümkün değil. İran’ın yeni Devlet Başkanı Ruhani Batı ile ülkesi arasındaki sorunların çözümü konusunda istekli olsa da, devlet politikası üzerinde nihai karar Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’in. Hamaney, İran’ın Batı ile anlaşmazlığında temel konunun ülkesinin nükleer programı olmadığı, asıl anlaşmazlığın ABD’nin İran rejimini yıkmak istemesinden kaynaklandığı görüşünde ısrarlı. Dini Lider’e göre, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi birbirlerinin içişlerine karışmamalarına ve karşılıklı hükümranlık haklarına saygı göstermelerine bağlı. 

ABD ve İran arasında başlayan diyalogda, her iki ülkenin ekonomik çıkarlarının zorlaması dışında, Suriye’deki iç savaşın da etkisi var. Ortadoğu’nun önemli ülkelerinden biri olan İran’ı devre dışı bırakan politikayla bölgedeki sorunların çözümünün zorlaştığı görülüyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için bulundukları New York’ta geçen hafta görüşen Cumhurbaşkanı Gül ve İran Devlet Başkanı Ruhani, Suriye sorunu dâhil Ortadoğu’daki tüm sorunların çözümü için iki ülkenin işbirliğinin şart olduğu görüşündeler. Ruhani’nin, Suriye sorununun çözümünün öncelikle komşu ülkelerin çıkarlarını yakından ilgilendirdiği ve bölgenin terörist gruplardan temizlenmesi için çaba gösterilmesi yönündeki açıklaması önemlidir. 

İran gerçekten, İsrail’in iddia ettiği gibi zaman mı kazanmaya çalışıyor? Amerikalıları Ortadoğu pazarında dolaşan saf turistlere benzeten İsrailli bir diplomat, İran’ın binlerce yıldan beri bu oyunların içinde olduğunu söylüyor. İsrail Başbakanı, ülkesini haritadan sileceğini açık açık söyleyen bir rejime güvenmediklerini, İran’ın nükleer silaha sahip olmasını önlemek için gerekirse tek başlarına bile askeri operasyon yapmaktan çekinmeyecekleri görüşünü tekrarlarken, Ayetullah Ali Hamaney nükleer silah sahibi olmak gibi bir amaçlarının olmadığını, aksi halde hiç bir gücün kendilerini bundan alıkoyamayacağını söyleyerek dünyaya bir nevi kafa tutuyor. Türkiye gibi kendine yetecek ne petrolü ne de doğalgazı olmayan bir ülke nükleer güç olmayı düşünmezken, zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip İran bunu neden istiyor; anlamak gerçekten zor. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016