Orta vadeli plan mucize yaratabilir mi?
Geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında para otoritemizin faizleri beklenenden fazla yükseltmesinin ardından, olduğumuzdan daha iyiymiş gibi görünme çabaları hızlandı. Siyasi İradenin de zorlaması ile finansal yapı başrolü üstlenmek durumunda kaldı; yabancı yatırımcıların yokluğunda, beklentileri biraz olsun düzeltmek adına estetik konular ön plana çıktı! Kurallı piyasa anlayışının dışını zorlayan bazı tasarruflar görmezden gelindi!
Döviz kurları belirgin bir şekilde geriletildi, fakat düştüğü seviyelerde kalıcı olması şimdilik sağlanamadı. Devlet iç borçlanma senedi ikinci piyasasındaki çok düşük işlem hacmi sayesinde piyasa alıcılıymış havası yaratılarak getiri eğirişi gem düşürüldü, hem de eğimi sertçe negatife dönüştürüldü; bu kırılgan zorlama sayesinde ülkemizin risk primi belirgin bir şekilde geriledi, sermaye piyasasına ilişkin değerlemeleri daha iyimser hale getirmek için çaba harcandı. Kısacası ihtiyaçlar nedeniyle gerçekleri dışlayan ağır bir makyaj yapıldı; başka bir deyişle göle maya çalmak ve bazı kesimleri gölün yoğurt tutacağına inandırmaya çalışmak zorunda kalındı.
Benzer gelişmeler son 30 yıldır Japonya’da yaşandı
Bizim yaşadıklarımıza benzer gelişmeler, son otuz yıldır Japonya’da yaşandı ve bir benzerini küresel krizi takip eden beş yıl boyunca ABD ekonomisi de deneyimledi. Gerçeklerin üzeri örtüldü, bilançolar olduğundan daha iyi imiş gibi gösterildi. Beklentileri düzeltmek üzere sorun yok dendi, çoğunluk ta işine geldiği için öyle olsun dedi ve davranışlar gölün yoğurt tutacağına inanmış gibi şekillendi. Fakat söz konusu örnekler, bizim özelliklerimize sahip gelişenler için geçerli olmayabilir!
Hemen yukarıda ismen bahsettiğimiz Japonya ve ABD örneklerinde, kimsenin almak istemediği riskleri almak üzere kolları sıvamış kar amacı bulunmayan para otoriteleri başrolü oynamıştı. Bu yaklaşım varlıkların değer kaybını önlemiş ve yeniden seri bir şekilde yükselmelerini sağlayarak bilançoları düzeltmişti. Böyle olacağının açıklanması, panik eğilimlerin ortadan kalkmasında ve normalleşmede belirleyici olmuştu. Bizim durumumuzda, kimsenin almak istemediği riskleri alarak tüm kesimleri rahatlatacak bir kurum bulunmuyor!
Para basma açmazına düşersek TL'deki kayıplar yeni rekorlara koşar
Para otoritemiz kimsenin almak istemediği riskleri almaya kalkar ise, karşılıksız para basmak açmazına düşer ve Türk Lirasındaki değer kayıplarının yeni rekorlara koşması kaçınılmaz hale gelir; öncelikle döviz kurundaki yükselişleri sonlandırmak ve geriletmek istiyor isek bu yolun kapalı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Mali disiplin gereksinimi, Siyasi İradenin de bütçe harcamaları yolu ile benzer bir eyleme girişmesine izin vermiyor; zira kamu açıklarının büyümesi de, gelişmelerin tümü ile kontrol dışına çıkmasına sebep olabilir. Zaten çok sorunlu olan ve kollanması gereken iş dünyamızın, bu tür bir tasarrufta bulunması söz konusu olamaz. Yabancı sermayenin bu ihtiyaca cevap vermesini beklemek de anlamlı olamaz. Yanık kokusunu almış durumdaki yerleşik tasarrufçular da devreye girmez.
Bu koşullarda sormak gerekiyor! Piyasa kuraları içinde kalarak, kimsenin almak istemediği riskleri kimler alacak ta makyajın akması ve gerçeklerin açığa çıkması engellenebilecek? Piyasa kuralları içinde kalarak, bu ihtiyaç nasıl karşılanacak? Beklentiler olumsuz ve tepkisellik güçlü iken, Orta Vadeli Plan tasarımı ile mucize yaratılabilmesi mümkün olabilir mi? Bu türden yanıtsız sorulara rağmen nasıl bir çözüm mümkün olabilir? Küresel ve bölgesel koşullardaki olumsuzlaşmaya rağmen, evdeki hesap çarşıya uydurulabilir mi?
Yüksek oranlı faiz artışına rağmen, döviz kurları gerilediği seviyelerden sekiyor. Bu durum eylem ve söylemlerin yetersiz kalması olasılığını güçlendiriyor ve gerçeklerin sahne almasını engellemeyi zorlaştırıyor. Bekle-gör eğilimi sergileyenleri, umulan yönde harekete geçirebilme şansı da bu duruma paralel olarak azalıyor. Piyasa kuralları içinde kalmak ile dışına çıkmak arasındaki bazı önlemler ise kafaları karıştırarak olumsuzlukları besliyor.