Orta vadeli eğilimler...
Son haftalarda piyasalarda yaşanan fiyat hareketlerine bakarak geleceğe yönelik yeni bir şeyler söylemek en kötü günlerin geride kaldığını iddia etmek pek mümkün görünmüyor. Yine de sermaye piyasaları ve mali sektörden yana taraf olanların aksi yöndeki söylemlerini görüyoruz, fakat orta vadeli eğilimler açısından ciddiye almıyoruz. Maalesef bazı kesimler hem kendilerini herkesten üstün görüyor ve çoğunluğu yönlendirebileceğini sanıyor, fakat neden ve nasıl bu olumsuz duruma düşüldüğünü açıklayamıyor!.. Bu yıl akılda kalması gereken en önemli tespit nisan ayında yapılan G-20 Zirvesi'nden geldi. Sorun küresel olunca çözüm de küresel olmalı ve uzlaşıya dayanmalıydı; etkili düzenlemelere ihtiyaç vardı... Tespit doğruydu ama olmadı, uzlaşıya dayalı küresel bir çözüm mümkün olmadı ve etkili düzenlemeler devreye giremedi. Mali piyasalar ise etkili düzenlemelerin devreye girmiyor olmasına çok sevindi... Düşünmek lazım, çözümsüzlüğe kimler sevinir ve neden? Ve onların göründükleri gibi olmaları mümkün müdür?..
2009 yılı genelinde başta büyük pazarlar olmak üzere pek çok ekonomide para ve maliye politikaları sonuna kadar gevşetildi, kurtarma ve canlandırma paketlerinin orta vadeli olması maliyetleri hiç hesaba katılmadı. Söylemdeki amaç durgunluktan çıktı, fakat eylem mali sistemi kurtarmaya yönelikti. Belki güven bunalımı kısmen aşıldı, mali sistem biraz olsun rahatladı; fakat durgunluktan çıkış yönünde yeterli mesafe kat edilmedi ve mevcut yapısal sorunların ağırlaşmasına seyirci kalındı. Rekabet koşulları iyice bozuldu faaliyet gelirleri erimeye devam etti, işsizlik artış eğilimini korudu. 2010 yılında başta önemli pazarlar ve ciddi tasarruf açığı olanlar olmak üzere pek çok ekonomi maliye politikalarını sıkılaştırmak zorunda kalacak ve krizde ikinci dibe doğru koşulacak, merkez bankaları ise bir önceki yılın aksine ne yaparlarsa yapsınlar kimseyi memnun edemeyecekler. Bu genel tablo küresel çözümü iyice imkansızlaştırdığı için pek çok ekonomi kendi başının çaresine bakmak durumunda olacak. Durum böyle olduğu için kredi değerlendirme şirketleri de harekete geçmiş gibi görünüyor. Kısa vadeli spekülatif oyuna kendini kaptıranlar ise ne olup bittiğini anlayamıyor, yaklaşan tehlikeyi fırsat sanabiliyor veya paçasını kurtarmaya çalışanların tuzağına düşebiliyor.
Uzlaşıya dayalı küresel çözüm rafa kalktığına göre dalgalı bir şekilde ve özellikle tasarruf açığının büyük olduğu bölgelerde talep daralacak; maliye politikası ne kadar sıkılaşırsa sıkılaşsın bütçe açıkları küçülemeyecek; özel sektör yatırımları azalacak daha önce yapılmış olanlar da ya küçülmeye ya da faaliyeti noktalamaya zorlanacak. Ekonomik dengesizlikler büyüyecek, sorunlar ağırlaşacak ve genel istikrarsızlık artacak. Borç-alacak zincirindeki tahribat büyüyecek, olumsuz koşullar daha önce verilmiş sözlerin tutulmasını engelleyecek güven bunalımı geri gelecek ve daha farklı boyutlara ulaşacak. Ekonomiler durgunlaşacak, yaprak dökümü hızlanacak, devamında her şey mucizevi bir şekilde düzelmeyecek. Mecburiyetler nedeniyle her şey değişecek, herkesin hareket yeteneği daralacak ve özgürlüğü sınırlanacak...
Son bir yılda yaşananlara bakıp bu söylediklerimin abartılı olduğunu düşünenler olabilir. Eğer gelir dağılımı ve rekabet koşulundaki olumsuzluğun sonucu olarak faaliyet gelirlerinin erimeye başladığını, bu nedenle talepte yaşanan daralmanın geçici olmadığını kamu dengesi ve mali sistem de dahil olmak üzere tüm sektörleri sarsmaya devam edeceğini, sermaye piyasasındaki spekülatif eğilimlerin bu genel tabloyu değiştirmeyeceğini unutmamaları gerekiyor. Bu tablo nedeniyle kurtarma ve canlandırma paketleri devreye girdi ve işe yaramadı. Mali kesimdeki yükün bir kısmı geniş kesimlere fatura edilmek üzere, ki bu durum ek talep daralması anlamına geliyor, kamuya taransfer edildi ve bütçe açıkları büyüdü. Evet tasarruf etmenin gerektiğini biliyoruz, fakat önce harcayın, yatırım yapın daha sonra işler düzelince tasarruf edersiniz diyenler bugün ne yapacağını bilemiyor; çünkü işler düzelmedi, ekonomiye can verenler nefes almakta zorlanır oldu... Eğer bütçe açıkları büyüyecek ve merkez bankalarının dolaylı bir desteği finanse edilecek ise korkunç bir enflasyon dalgası yola çıkacak, yok eğer bütçe açığının büyümesini önlemek üzere gerekli ve yeterli düzeyde katı önlemler devreye girecekse ekonomiler daha sert daralacak demektir. Sonuçta her iki olasılık da talep daralmasına, sorunlu kredilerde çok ciddi tırmanışa işaret ediyor... Kredi değerlendirme şirketleri de daha fazla itibar kaybetmemek adına ve küresel çözümün orta vadede mümkün olmadığı da anlaşıldığı için harekete geçmiş gibi görünüyor.
Bu gidişe önlem alması gerekip de görmezden gelen tüm kurumlar çok ciddi itibar kaybına uğrayacaklar. Pasifliğin iyi niyetten kaynaklanmış olması sonucu değiştirmeyecek. Bakalım ülkemizde de bankalar ne kadar kâr dağıtacak; kâr dağıtmama şartı ile onlara anlayış gösteren BDDK ne yapacak? Veya tüm kârlar dağıtılacakmış gibi fiyatlama yapan sermaye piyasalarındaki duruma açıklık getirme ihtiyacı duymayan SPK kendini nasıl savunacak? Biz bu filmi daha önce gördük gerekli düzenlemelerin gecikmesine veya uygulamaya girmemesine sevinenler göründükleri gibi olamaz...
Orta vadeli eğilimleri görmezden gelenleri ciddiye almayın, fazla güvenmeyin...