Orta gelir tuzağı” yanı sıra “enflasyon, işsizlik, ihracat” tuzakları
Bilindiği üzere; son yıllarda ekonomi literatürüne “orta gelir tuzağı” diye bir kavram girmiş durumda. Orta gelir tuzağı, Türkiye için yıllardan beri söylenen ve kabul edilen bir olgu. Son yıllarda sadece orta gelirin tuzağı söz konusu değil. Başka makroekonomik göstergelere bakıldığında, bunlarda da “tuzaklar” söz konusu.
Bilindiği üzere “orta gelir tuzağı”, bir ekonominin belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalması halidir. Orta gelir tuzağı bir ekonomide kişi başına gelir düzeyinin belirli bir aşamadan öteye gidememesini ya da belirli bir gelir düzeyine ulaştıktan sonra durgunluk içine girilmesini özetleyen bir yaklaşımdır.
Bu tanımda açık olmayan konu, hangi gelir düzeyinin orta gelir düzeyi olarak kabul edilmesi gerektiği hususudur. Yani herhangi bir ülkenin bu tuzağa düşmüş olup olmadığının belirlenmesi konusudur.
Bir yaklaşıma göre; ABD’de kişi başına düşen gelirin yüzde 20’si diğer ülke ekonomileri açısından orta gelir düzeyi olarak kabul ediliyor. Bugünkü ölçülere göre ABD’de kişi başına gelir kabaca 50 bin dolar düzeyinde olduğuna ve bunun yüzde 20’si 10 bin dolar ettiğine göre orta gelir düzeyinin karşılığı 10 bin dolar/yıl olarak ortaya çıkıyor.
Bu durumda Türkiye orta gelir tuzağına girmiş oluyor. Orta gelir tuzağı, aynı zamanda söz konusu 10 bin dolar rakamının ağına takılıp kalmayı da ifade ediyor.
Yıl Kişi başına düşen milli gelir (Dolar)
2007 9.247
2008 10.444
2009 8.561
2010 10.003
2011 10.428
2012 10.459
2013 10.807
2014 (tahmin) 10.537
Görüldüğü gibi Türkiye, küresel kriz yaşanan 2009 yılı bir tarafa konulduğunda, son 7 yıldan beri 10 bin dolar civarında kişi başına milli gelir rakamına takılmış kalmış. Böyle giderse (ki gideceğe benziyor) artık 2023 yılında kişi başına milli geliri 25 bin dolarlarda görmek tam bir hayal!...
Anlaşılan o ki Türkiye tam anlamıyla orta gelir tuzağında debelenip duruyor.
Başka makroekonomik rakamlara bakıyoruz, onlarda da tuzağa girmiş görünüyoruz. Yani bazı ekonomik göstergelerde de aynı rakamların etrafında çırpınıyoruz.
Makro ekonomik göstergeler tuzağa takıldığımızı gösteriyor
Yıl İşsizlik TÜFE İhracat İmalat kapasite
(%) (%) (milyar $) kull. Oranı (%)
2007 9.2 8.4 107 80.2
2008 10.0 10.1 132 76.7
2009 13.1 6.5 102 65.2
2010 11.1 6.4 113 72.6
2011 9.1 10.5 135 74.5
2012 8.4 6.2 152 74.2
2013 9.0 7.4 152 74.6
2014 (tahmin) 9.6 8.9 160 76.0
Tablo bize şunu söylüyor: Türkiye, 2009 yılının kriz koşulları hariç, işsizlikte yüzde 10, TÜFE’de yüzde 7.5-8, ihracatta 150 milyar dolar ve imalat sanayi kapasite kullanım oranında yüzde 75 rakamlarına takılmış kalmış. Adeta birer tuzak gibi…
Aslında bu göstergeler de tipik makroekonomik göstergeler olup birbiriyle ilintili ve birbirini etkileyen rakamlardır. Yeni Türkiye’de yeni şeyler söylemedikçe ve radikal yapısal düzenlemeler yapılmadıkça bu tuzaklardan çıkmak mümkün değildir.