Orta Doğu’yu yakından izlemek fırsatlar ve tehditler
Önceki gün bir panelde iktisat fakülteli genç kardeşlerime Orta Doğu’da gördüğüm fırsatlar ve tehditler konusunda düşüncelerimi anlattım. Büyük ilgi ile dinleyip sorular yöneltilir. Bu nedenle bu konuyu kaleme almayı düşündüm.
Yüzyıllar boyu iç içe olduktan sonra, bu bölge ülkeleriyle yapay sınırların çizildiği geçen yüzyıldan sonra “uzak komşu” durumuna düştüğümüzün bir kez daha farkına vardım. Toplantıdaki gençler, Orta Doğu’yu çok daha yakından izlememiz, fırsatlar ve tehditleri değerlendirebilmemiz için devletimizin süreklilik taşıyan bir proje ile konuyu ele alması gerektiğini belirttiler. Bilim dünyasında araştırmalar ve üniversitelerde kürsülerle buna destek verilmesini önerdiler.
Onlarla konuşurken, 1980’li yıllarda Korkmaz Alemdar’ın bir araştırmasını hatırladım. Araştırmada, Türkiye Irak arasındaki haber akımı ele alınıyordu.
Haberlerin sadece yüzde 3’ünün iki ülke arasında doğrudan kanallarla ulaştığı, yüzde 97’sinin batılı ajanslarla önce batıdaki merkezlere gönderildikten sonra Reurters, AFP, DPA ve UPI gibi ajanslar tarafından ülkemize ve Irak’ta servis edildiği belirtiliyordu. Yani, haberler Batı'da değerlendirilip, düzenleme yapılarak servis ediliyordu. Şimdi de bu alanda bir araştırmanın önemli olacağını düşünüyorum.
Çünkü Irak savaşı sırasında da Batılı haber ajansları sürekli tek yönlü haberlerle dünya ve ülkemiz kamu oyunu yönlendirmeye çalışmıştı.
Bugün de sorunlar ve çatışmalar içerisindeki Ortadoğu’dan gelen haberler şüphe taşımamıza neden olacak içerikler taşıyor.
Orta Doğu coğrafyasındaki 27 ülke, Yahudi, Kürt, Sami ırktan gelme Arap ağırlıklı nüfustan oluşuyor.
Orta Doğu’daki siyasal istikrarsızlığı 1932-45 arasında çizilen yapay sınırlara bağlı değerlendiren ve zaman içerisinde her zaman yeni taksimlere ve değişimlere yol açabileceğini yıllar önce dile getiren bilim adamı Prof. Bernard Lewis gibi bilim insanlarına ülkemizin de ihtiyacı olduğunu unutmayalım. Lewis, Orta Doğu araştırmalarını hakim olduğu Türkçe, Arapça ve ibranice kaynaklardan elde ederek, “The Middle East” çalışmasını hazırlamış bir bilim adamıdır. Ve bu yapay oluşumun sürekli bölünmelere, neden olacağını söyler.
Oysa, bizim 60’ın üzerindeki bütün Cumhuriyet hükümetlerimiz arasında Arapça bilen iki dışişleri bakanımız sadece Vahit Halefoğlu ve Yaşar Yakış’tır. Orta Doğu konusundaki araştırmacı bilim adamları da yine Şevket Pamuk ve Timur Kıran gibi iki ile sınırlı isimdir.
Bu “yakındaki uzak komşu” Orta Doğu, bizim için tehditler ve fırsatlar içerdiği için bu konuya yakından ve süreklilik içinde eğilmemiz gerekir. Geçen yılki ihracat ithalat toplamı 399 milyar dolarlık dış ticaretimizin yaklaşık yüzde 12’sine denk düşen 55 milyar dolarlık hacmi bu coğrafyadaki ülkeleredir. Ve yaklaşık 15 milyar dolarlık bir dış ticaret fazlası söz konusudur.
Ayrıca, yıkım içerisindeki bölge ülkelerinde önümüzdeki yıllarda önemli imar projeleri müteahhitlerimize fırsatlar doğuracaktır. Başta gıda, inşaat, savunma sanayii ürünleri olmak üzere bu ülkelerin pazarlarında ülkemiz üretimleri aranır özelliklere sahiptir.
Orta Doğu'yu yakından izlemek, bugünden çok daha yakından takip etmek, bizi hem tehditlerden koruyacaktır hem de fırsatları değerlendirmemize kapı açacaktır....