Orhangazi'de gelecek inşa etme arayışları
Orhangazi ile ilgim nerdeyse yarım yüzyıl öncesine dayanır. Arkadaşım Riza Sevinç'le birlikte ilk kez gittiğimizde küçük, şirin bir yerleşim yeri idi. Bugün nüfusu 70 binlere varan kocaman bir kent oldu.
"Cumhuriyetin 100'uncu Yılında Orhangazi Sempozyumuna" katıldım. "Vesile olmadan dost bağına girilmez" derler… Semineri bahane ederek ülkemizin olağanüstü yerlerinden biri olan İznik Gölü çevresinin yerleşim yeri olan Orhangazi'nin gelecek inşa etme arayışını paylaşmak istiyorum.
Orhangazi'nin geleceğini iyi öngörebilmemiz için bir dizi analize ihtiyacımız var: Birincisi, dünya genelende şekillenmeye başlayan yeni birikim sisteminde Türkiye'nin yeri, kentlerimizin yeniden konumlanma ihtiyacı… İkincisi, idari karar olarak Orhangazi'nin Bursa Büyükşehir kapsamına alınmış olması. Üçüncüsü, İstanbul-İzmir Otoyolunun Orhangazi'ye olası etkileri ve "vahşi kentleşmenin" önlenmesi için alınması gereken önlemler. Dördüncüsü, ülkemizin diğer kentleri gibi Orhangazi'nin "planlı gelişmesinin" gereklerinin yerine getirilmesi. Beşincisi de, Orhangazi'de harekete geçmiş olan iç dinamiklerin doğru yönlendirilmesi için ön hazırlık aşamasında yapılması gereken ciddi çalışmalar.
Dünya genelindeki oluşum
Orhangazi'de planlı, disiplinli, çevreyi en az yaralayan, en çok yararı üreten gelişmeyi planlayabilmek için önce dünya genelindeki gelişmeler hakkında netleşmemiz gerek.
Dünya genelinde ulaşım ve erişebilme olanaklarının artması, farklı bireyler, topluluklar ve toplumlar arasındaki bağlantıları sıkı bir bağımlılık haline getiriyor. Özellikle kentleşmenin hızlanması, çok büyük kalabalıkları yakınlaştırıyor; aynı ölçüde yarıştırıyor. İnsanların yakınlaşması ve yarışması, kentlerde yeni bir iş bölümü yaratıyor. Türkiye'nin sanayileşmesinde öncü İstanbul ve Bursa'nın ekonominin yüzde 30'lardan fazlasını kontrol etmesi, bu iki kentin üretim açısından yeniden yapılanması sürecini hızlandırıyor. Ana akım, İstanbul ve Bursa'nın hızla "hizmet kenti" niteliği gelişirken, kentin içinde kalmış üretimi tesislerinin "yeniden konumlanma" zorunda kalacaklarını gösteriyor. Tıpkı gelişmiş ülkelerin çok yüksek katma değerli ürünlere kayarken, birçok üretim alanını başka yerlere kaydırması gibi, bizim kentlerimizin de üretimin yapısı ve bileşenleri bakımından yeniden yapılacağının ciddi göstergeleri ortada. "Yan sanayi olmadan tam sanayii olmaz" gerçeğinden yola çıkarsak, Bursa kentinin akışlarını hızlandırıp ekonominin verimini artırabilmesi için, bugün bünyesinde yer alan üretim tesislerini yakın çevrede nasıl konumlandıracağını tartışmayan bir gelecek öngörüsü değerlendirmesi eksikli olacaktır.
Geleceğin zenginliğini ağırlıklı olarak kentler üretecek… Ülkemizde zenginlik üretim merkezlerinden biri Bursa olacak. Bursa'da seçilmiş ve atanmış bütün yöneticilerin, sivil inisiyatiflerin gelecekte en doğru konumlanmasın ne olması gerektiğini netleştiren analizlere birinci önceliği vermeleri gerekiyor. Bu konuda ciddi gelişmeler var ama yeterli değil.
Dünya genelindeki oluşumun akışına uygun bir plana ve yol haritasına ihtiyaç var… Bu ihtiyacın tartışma aşamasından hızla uygulama aşamasına geçmesi gerekiyor.
Orhangazi Büyükşehir kapsamında
Orhangazi'nin Bursa Büyükşehir Belediyesi kapsamına girmesi yeni bir olgu… Burada Orhangazi'nin ihtiyaçlarını doğru bir şekilde karşılayabilmek için "öngörme ve önlem alma disiplini" hayati öne taşıyor. Çok net biçimde nüfus yapısından, tarımsal üretim zenginliğine, dinlenme ve eğlence potansiyelinden turizmin diğer alanlarına, mevcut sanayi altyapısından, gelecekte sanayileşmenin nasıl yapılanması gerektiğine daha onlarca konunun tartışılması ve bir öncelikler sırasının belirlenmesi gerek.
Çağımızın sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmasında, "ne istediğimizi bilmek", isteklerimizi tanımlamak ve betimleyebilmek, sonucu belirleyebilmenin gerek şartı. Bu açıdan bakıldığında Orhangazi'de her kafadan bir ses çıkarsa, üreteceğimiz yarar hiç de tatmin edici olmayacaktır…
Orhangazi'nin potansiyellerini hiçbir abartıya yer vermeden saptamamız, elimizde hazır bulundurmamız gerekiyor…. Net bilgi olmadan insan kaynağı, sermaye ve teknolojiyi etkin koordine edemeyiz. Etkin koordinasyon olmadan verimliliği artıramaz, yaratmak istediğimiz sonuca uygun maliyetle ulaşamayız…
Diğer konularla ilgili görüşlerimiz yarın gazetemizle birlikte dağıtılan KOBİ'den ekinde yer alacak…