Örgütsel karakterler: Yağcılar
Geçen hafta ihtirasları kapasitelerini geçen ve bu nedenle oturdukları koltuğun işini değil başka koltukların işini yapmaya uğraşan yönetici tiplerinden iki tanesini anlatmıştım. Birkaç okurum hemen tanımışlar. Bu ihtirasların kapasiteleri aşması konusuna dikkat etmek gerekir. Eğer yönetici olacaksanız ‘Kişi kendini bilmek gibi irfan olamaz’ deyişini kendini şirket yardım başvurularını değerlendirme uzmanı olarak görenler konusunu işlerken (Dünya 4 Temmuz 2012) başlık olarak kullanmıştım. Gerçekten de benim gençlik yıllarıma oranla ihtirasları kapasitelerini aşan insan sayısının arttığı gibi bir teşhisim var. Bu iki nedenden oluyor. Birincisi ihtiraslar artıyor ikincisi kapasiteler yükselmiyor. Bu konunun incelenmesini sosyologlara bırakarak işimize dönelim. Birkaç yazı sizlerle örgütsel karakterlerin sohbetini yapmak istiyorum. Hani filmlerde vardır ya ‘esas oğlan-esas kız’ veya ‘kötü adam’ veya ‘kahraman’ gibi. Elbette örgütsel hayat bir film değil. Değil ama hepimiz biliriz ki senaryolar yazılır, roller paylaşılır, talihliyseniz iyi bir yönetmen tarafından, talihsizseniz kötü yönetmenler tarafından yönetilirsiniz. İşte bu rol dağıtımı örgütlerin filmlerden ayrıştığı yerdir. Bir film prodüksiyonunda kendisine kötü adam rolü verilen biri tutup da esas kıza tecavüz edeceği yerde okuyabilsin diye onu kardelenler projesine yazdırmaz. Senaryoda ne denilirse onu yapar, ne yazılmışsa onu söyler. Örgütlerde bu böyle olmuyor. Sanırım seri imalatın mucidi olarak anılan Henry Ford (Ateşli bir Hitler sempatizanıydı) “Ne zaman işe bir çift el alsam beyniyle geliyor” derken bundan şikayet ediyordu. İnsanlar senaryoda yazılan rolleri oynamaz, kendilerine roller biçmeye başlarlar. Bunun çok iyi sonuçlar doğurduğu da olağandır. Atatürk Gelibolu savaşlarında verilen senaryoyu oynasaydı başka yerlerde olurduk.
Örgütlerde oynanan roller ve bu rolleri kendileri için yazanları tanımakta fayda vardır. Bu yetenek gerek patronlara, gerek üst düzey yöneticilere ve genelde her çalışan için geliştirilmesi gereken bir yetenektir. Bu hiçbir örgüt senaryosunda olmayan rollerden biri yağcılıktır. Hiçbir örgüt planlayıcısı oturup da ‘Ahmet bey siz yağcılık yapacaksınız’ diye iş tanımı yapmaz. Yapmaz ama bazıları oturur bu rolü kendi için yazar. “Yazsın biliyoruz ne olacak ki” demeyin genellikle yağcı rollerini oynayanlar örgütlerde hastalık yaratırlar.
Büyük mizah ustamız rahmetli Aziz Nesin bir öyküsünde yağcıları klasik ve modern olarak ikiye ayırmıştı. Öyküde anlatılan klasik yağcı “evet efendim, sizden büyüğü yok, neylerseniz güzel eylersiniz” der ve kimi yağlıyorsa menfaatinin ondan gelmesini beklerdi. Bu hani bizim ‘iki büklüm’ dediğimiz yağcılardandı. Hikayede anlatılan klasik yağcı bir türlü çıkar sağlayamaz, hakaret işitir ama patron ondan vazgeçmezdi. Modern yağcı başka türlüydü. O terfi eder, çıkar sağlar ve genellikle istediğini elde ederdi. Modern yağcı yağladığı kişiye sanki annesiymişçesine davranır, özveri palavraları sıkar, “kendim için bir şey bekliyorsam namerdim” türü tiratlar atardı. Söz gelimi patron Hasan Bey arkası açık pencereye dönük oturduysa “Hasan Bey hiç kendinize dikkat etmiyorsunuz. Cereyanda oturuyorsunuz” der kalkar cam kapardı. Veyahut “Hasan Bey şekeriniz yüksek hâlâ kadayıf ısmarlıyorsunuz’ gibi annelere veya eşlere yakışacak eleştirilerde bulunurlardı. Nesin ustanın öyküsünde modern yağcı klasik yağcıya oranla daha başarılıydı. Anlatılan bu tipleri bu halleriyle görmüşsünüzdür. Bu tabii bir mizah öyküsü. Öyküde anlatılmayan modern yağcılık davranışlarından en sık rastladığım ‘fedakâr’ örgüt için ölüp dirilen ama bundan çıkar beklemeyen samimiyetsiz kişilerin davranışları. Bu tiplerin en sık kullandıkları yöntem kendi ihtiraslarını karar vericilerin ihtiraslarına monte etmek veya, daha başarılısı, kendi ihtiraslarını karar vericilerin ihtirasları haline getirmektir. Bunların örgüt mörgüt umurları değildir. “Gittiği yere kadar gider”, “Benden sonra tufan”, “İnceldiği yerden kopsun” derler işlerine bakarlar. Şirket için! Hep önemli atılım planları vardır. Kişisel risk almazlar, işlerin ters gitmesi ihtimaline karşı her zaman bir şamar oğlanı hazırlıkları vardır. Genellikle astlarına veya karar verici düzeyinde olmayanlara “Benim bildiğim bir şeyler var senin aklın ermez” muamelesi çeker şapkadan tavşan çıkarır gibi “Bu uygulamayı Patagonya’da yapan ABC şirketi çok başarılı oldu” gibi lafl ar ederler. Enerjik ve çalışkan gözükürler. Neyi neden yaptıklarını anlamaya çalışırsanız vaktinizi israf edersiniz. Çok aramayın kendilerine çalışırlar. Dostlukları da çakmadır. Sizin anlayacağınız dostlar tehlikeli, kişilik bozukluğundan mustarip tiplerdir. Patronsanız kovalayın, iş arkadaşıysanız kendiniz kollayın. Ve de... Sağlıcakla kalın.