Örgütlenme kanallarını açamayan toplum "inovasyonu" unutsun…

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Temel eğilimlerden biri olan "dönüştürücü inovasyonu" değerlendirmeye çalıştığımız bu denemenin ilik yazısı, " İnovasyon toplumların kimyasını değiştiriyor" diyordu. İkinci yazıda " İnovasyon iklimini iyi yönetimler yaratır" genellemesi vardı.

Bu üçüncü yazıda bir "toplumsal süreç" olan inovasyonun "örgütlenme, demokrasi anlayışı ve inisiyatif kullanma; açıklık, eleştiri ve öz eleştiriden beslenme, kişilerin değer ve onuruna saygı gösterme, tepeden inmeci anlayışlardan uzaklaşma, ödünsüz gözetim ve denetim" vb. bağlamlarına değinmeler yapacağız.
 

Örgütlenme kanallarını açık tutma. Ülkelerin gelir yaratma düzeyleri kadar, insan kaynağını yetiştirme ve örgütlemeleri de inovasyon düzeyini etkiliyor. Standart bir örnek olmasa da İsrail'in durumu ilginç. İsrail 31 bin dolar kişi başına geliri ile İtalya'ya rakip. Dünya Ekonomik Formu Küresel Rekabet Endeksi'nde İsrail, inovasyon kapasitesinde ABD'den hemen sonra altıncı sırada yer alıyor.

Nasdaq'da yer alan şirket sayısı bakımından ABD ve Çin'in arkasından geliyor. Ülke ölçeğinde İsrail'de elde edilen başarı halkının eğitimli olması, geçmişten getirdiği birikim, İsrail'in konumu nedeniyle güçlü olma zorunda kalması vb. etkenlerle açıklanıyor; ancak asıl önemli etkenin Yahudi geleneğinde "aykırıya olana saygının" içselleştirilmesi olduğu ileri sürülüyor.

Bir başka saptamaya göre, kurumsal sosyal sorumluluk programlarını örgütleyen şirketler daha yaratıcı oluyor. Rekabet gücü katması nedeniyle, sosyal sorumlulukların marjinal bir etkinlik olmanın ötesinde rekabetçilik ve büyüme için vazgeçilmez bir unsur haline geliyor. Kurumların sosyal sorumluluk örgütlenmesi ile ilişki düzeylerini araştıranlar, " Kurumsal sosyal sorumluluk açısından ilk 10 arasına giren şirketlerin yılda ortalama 47 yeni ürün, KSS açısından sonlarda olan şirketlerin yılda 12 ürün piyasaya sundukları" saptanıyor.
 

Bunun nedeni, sosyal sorumluluk örgütlenmeleri hükümetler, paydaşlar, tedarikçiler, müşterilerle ilişkileri güçlendiriyor; daha kapsamlı bilgi kaynaklarına ulaşmaları mümkün oluyor. Rekabet yoğunluğu, örgütsel öğrenmeyi güçlendiriyor ve firmaları bilgiye ulaşıyor. Yoğun rekabetle yüzleşen şirketler kurumsal sosyal sorumluluklarının daha büyük bir bölümünü inovasyonla sonuçlandırıyor. Şirketlerin kendi dışındaki bilgi kaynaklarına ulaşabilme yollarını bulmaları gerekiyor; örgütlenme de ulaşabilme olanağı yaratıyor .
 

Örgütlenmeler, birden çok insanın bir araya gelerek, belli bir amacı gerçekleştirmek için oluşturdukları yapı işlev ve kültür bütününden oluşur. Örgütler tasarlanarak oluşturuldukları için doğal değil, yapaydır. Çok temel özellikleri, örgüte katılan insanların bireysel kimlikleri yanında bir grup kimliği, örgütsel kimlik sahibi olmalarıdır. Bir gruba ait olmanın yarattığı güven daha özgür düşünmeye de kaynaklık eder; inovasyonu besleyici etkiler yaratır.
 

Örgütlenme insanların yararlarını ortaklaşa gerçekleştirmenin de aracıdır. Bireyin tek başına yapamayacağı, ulaşamayacağı bilgiye belli bir guruba aktif katılımı ile ulaşabilir. Bireyin ulaşım ve erişim olanaklarının artması özgüven gelişir ve inisiyatif kullanma gücünü artırır. Örgütlü yaşamın önü açıldıkça, katılım ve bedel ödemenin sağladığı yararların farkına varıldıkça yaşamı anlama, ortak güç kullanma, yaratıcı yeniliklere yönelme eğilimi de güç kazanıyor.

Son tahlilde, örgütlenmenin önünü açan toplumlar inovasyon için yatırım yapmış oluyor.
Demokrasi ve inisiyatif kullanma. Demokrasi, Fransız aydınlanma çağının ortaya attığı bir toplum ve hayat felsefesi anlayışından kaynaklanır. Bütün inanların eşitliği, bu eşit yurttaşların iradeleri ile kurulan bir siyasi sistemin adıdır; sistemin ruhu, akıl ve dünyeviliktir; ilahı kaynaktan dogmatik emirler çerçevesinde örgütlenen ve yürütülen işleri kabul etmez.
 

Demokrasi, aynı zamanda, siyasal ve sosyal çatışmayı barışçıl yolla çözmek için erdemli bir araçtır.
Özellikle ABD'de demokrasinin vurgusu bireysel özgürlükleredir ama, bu demokrasinin tek rotası değildir. Anglo-Amerikan Anayasalarında, Roma Hukukunda ve İsviçre'nin komünal özgürlüğü vurgulayan farklı rotaları da vardır.
Demokrasi "hata kültürünün" yeşerdiği bir sistemdir; insanların kendi özgürlüklerini kazanma sürecinde, hata yapmalarını sahip olmaları çok önemli bir özelliğidir. Demokrasi, küresel çağın çok önemli bir nimeti olarak nitelenir; demokrasi ve çeşitliliğin patlaması, bu değişikliklerin başka şeyleri mümkün kılması nedeniyle savunulmaktadır.
 

Demokrasi ilkelerini tam olarak içselleştirmiş, kurallarını uygulayan ve kurumlarını işleten toplumlarda, insanların örgütlenerek öğrenme eğrilerini ilerletmeleri kolaylaşır, toplumsal süreçte bilgiye erişebilme olanakları artar. Bireyler, topluklar ve toplumlar hata yapmaktan çekinmeyen, yaratıcı yeniliklere açık duran güvenceye sahip olmalı. Güven insanları inisiyatif kullanmaya özendirir, girişimci enerjilerini açığa çıkarmalarını sağlar ve birikimlerini dönüştürerek zenginlik üretimine katkılarını artırır.
 

Bir ara değerlendirme yaparsak, Türkiye örgütlenmenin önüne konan engeller, demokrasinin kural ve kurumlarıyla tam olarak işletilememesi nedeniyle sivil toplum örgütlenmesinin son derece güçsüz bırakıldığı bir yerdir. Sivil toplum örgütlerinin büyük zaafı yeterli üyeye sahip olamamaları ve aidat toplayarak kendi ayakları üzerinde duramamalarıdır. Sivil toplum örgütlerimiz devlet desteği ve varlığından geçinmek dorumundadır.
 

İnovasyon kültürünün yaygınlaşması ve derinleşmesi demokrasi kültürüne bağlıdır. Demokrasi kültürünün somut göstergesi sivil toplum örgütlenmelerini kolaylaştırmadır. Sivil inisiyatifler gelişmeden bireyin, topluluk ve toplumların inovasyonu yaşamın derinliklerine sindirmesi mümkün olmaz…
 

Açıklık, eleştiri ve özeleştiri. Açıklığın dışında erdem yoktur. Açıklık, eleştiri ve özeleştiri geliştirilemezse, bireyler, topluluklar ve toplumlar olaylara, olgulara, düşüncelere, maddelere farklı açılardan bakabilme yetkinliğini gerektiği gibi kullanamaz.
 

Toplumsal yaşamda "gizliliğin hiç yeri yoktur" denemez. Evrim süreci üreme, mutasyon, ayıklama, yalıtım ve işbirliği yolunu izler. Yalıtım yaşamın temel araçlarından biridir ama, ilkeleri belirlenmiş sınırları çizilmiş olması koşuluyla. Gizlilik ve yalıtım ilke ve kurallarla sınırlanmazsa, özellikle yetmezliğin itişi ihtirasın çekişi ile hareket eden, kimliklerini yerli yerince oturtamamış insanların elinde çok farklı ve olumsuz amaçlar için kullanılabilir.

Kendi öz gerçeklerini hayatın gerçeklerinin önüne koyan insanların egemen olması, "eleştiri ve özeleştiri" alanını da daraltır. Hatalar yapanın yanında kâr kaldığı gibi, aykırı düşüncenin getireceği çoklu bakışın yaratacağı yenilik hızı yavaşlar. Güçlü ve özgün yargıları olan, geleneksel görüşlere meydan okuyan, yaratıcı ve bağımsız düşünen insanlara olan ihtiyacının giderek arttığı küreselleşme sürecinde inovasyon alanının genişlemesi bir yaşam biçimi haline gelmesi için açıklık, eleştiri ve özeleştiri temel girdilerden biri oluyor.
 

Ekonomide güç merkezi kayması temel eğilimlerden biri olmasına karşın, hala bugün dünyada "liderlik" konumunu koruyan ABD, ideal bir toplum olduğu için değil, bireye tanınan sağlam özgürlüklerin başka ülkelere göre daha fazla ve tutarlı olması nedeniyle öncülüğünü sürdürüyor. ABD açıklık, eleştiri ve özeleştiri kültürü nedeniyle cazibe merkezi olma özelliğini koruyor. İnovasyon kültürünün içselleştirilmesi, toplumsal enerjiyi açığa çıkarmasını sağlıyor; rekabet gücünü geliştiriyor.


Kişilerin değer ve onurlarına saygılı olma. Toplumsal ilişkilerde başkalarının değerlerine ve onurlarına saygı birlikteliğin ve işbirliğinin besleyicisidir; saygısızlık ise ayrıştırma ve güçleri bölerek insanın düş enerjisini verimsizleştirmedir.
 

Toplumsal yaşamda en büyük işkence, "saygı duymadığınız ve size ilham vermeyen yöneticilerle çalışmadır." Saygı uyandırmayan ve ilham vermeyen yönetimler, ilkelerin kalelerimiz olduğunu kavrayamamış yönetimlerdir." Kerameti kendinde bilen, iş yaşamının kolektif özelliğini görmezden gelen yöneticiler, birlikte çalıştığı insanların değer ve onurlarına saygıda kusur eder.
İletişimin çok kolaylaştığı, erişebilirliğin alabildiğine arttığı küreselleşme sürecinde çok farklı değerlerle yüzleşiyoruz.

Bizim değerlerimizden farklı olana saygılı olma, farklı kimliklerdeki insanları maddi ve kültürel zenginlik üretiminde birlikteliğe götürmenin yegane yoludur. İnsanlarla karşılıklı - bağımlılık ilişkilerimizde farklılığın zenginlik kaynağı olduğu bilincini yükseltmek gerekiyor. Başta siyasi söylem olmak üzere, medya dilinin de farklılıktan zenginlik üretmeyi özendirmesi gerekiyor. Toplumun bütününde kullanılan dil, ayrılıkları zenginlik olarak algılamayı beslerse, o toplumda inovasyon alanında daha hızlı yol alınabiliyor.
 

Tepeden inmeci anlayıştan uzaklaşma. Örgütlenmenin önünü açma, demokrasiyi geliştirme ve inisiyatif kullanmayı özendirme; açıklık, eleştiri ve özeleştiriyi gelişmenin temel dayanaklarından biri olarak algılama, kişilerin değer ve onurlarına saygılı olma, ortak irade oluşturmanın, ortak yararları belirlemenin, ortak projeleri hayata taşımanın ve ortak kurumlar oluşturarak geleceği güven altına almanın gerek şartıdır.


Gelişmekte olan ülkelerde yönetimlerin "tepeden inmeci anlayışa" dönüşme eğilimi güçlüdür. Bu yönetimleri "tek tip düşünceye" zorlayıcı bir eğilimdir; farklılığı, çeşitliliği ve zenginliği yavaşlatıcı etki yapar.
İnovasyon sürecini hızlandırma, yaygınlaştırma ve derinleştirme rekabet gücü yaratmanın bileşenlerinden biri ise, topluluk ya da toplumların "tepeden inmeci anlayıştan uzaklaşmaları" gerekir.
 

Ödünsüz gözetim ve denetim. Daha önce üzerinde durulduğu gibi, güven yaratan ve işleyen mekanizmalar oluşturmanın bileşenlerinden biri de ödünsüz gözetim ve denetim yapılmasıdır. Hiç unutulmaması gereken, insanların bir araya gelerek birlikte oluşturdukları yapılar, işlevler ve kültürün yapay olmasıdır. İnsanların tasarlayarak oluşturdukları yapay yapılar, sistemli biçimde gözetim ve denetimle sürekli ayarlanmazsa kısa zamanda dejenere olabilir. Eşitsizlikler, haksız uygulamalar, adil olmayan davranışlar da insanları işe-odaklanma yerine, kendini-korumaya yöneltir.
 

Ödünsüz gözetim ve denetim, sapmaları düzelterek yeniden üretim mekanizmasını işletmenin aracıdır. Yeniden üretme işlere "içerik" katmanın yoludur; birikim yeteneğini korumanın, geliştirmenin ve uzun dönemli geleceği güven altına almanın temelini oluşturur…
Gözetim ve denetim "hata yapmayı" tümden önlemez ama, aynı hataların durmadan yinelenmesini önler; nesnel ölçülere dayandığı zaman, insanlarla ilgili "negatif seleksiyon" yerine "pozitif seleksiyonu" öne çıkaracağı için işimizde "en iyi insanla" çalışmamızı sağlar. Böylece, uygun insanla çalışmak da işle ilgili rutinin tuzağına yakalanmadan yaratıcı yenilikleri beraberinde getirir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar