Organik pazarlama dönemi
Pazarlama alanında çalışanların işi, her geçen gün daha zorlaşıyor. Reklam ve pazarlama dünyası, gelenekesel pazarlamanın içinde bulunduğu duruma çözümler arıyor. Reklamcılıkla ilgili panel ve konferanslarda dijital dünyanın tüketicilerine ulaşmak için ne yapılması gerektiği tartışılıyor. Uzmanlar, pazarlamanın temeli olarak kabul edilen 4P’nin, 4E ile desteklenmesini ve organik pazarlama yapılmasını öneriyorlar.
1990’lı yıllar, 4P kavramının gözde olduğu bir dönemdi. Pazarlama bölümleri, Ürün (Product); Fiyat (Price); Satış noktası (Place) ve Tanıtım çalışmalarını (Promotion) bütünleşik bir biçimde yönetmek hedefiyle çalışırdı.
Günümüzde bütünleşik 4P yönetimi olmazsa olmaz bir zorunluluk durumunda. Ancak, 4P’nin 4E’yle desteklenmesi gerekiyor. Analitik ve duygusal yaklaşımların entegre bir biçimde çalışması bir zorunluluk halinde. 4E, Engagement (Dikkat çekmek ve işe dahil etmek); Experience (deneyim sunmak); Exclusivity (özel bir hizmet sunmak); Emotion (duyguları harekete geçirmek) kavramlarının ilk harflerinden oluşan bir formül.
İnsanlar, şirketlerden kendilerini bireyler olarak görmesini ve onlara özel deneyimler ve hizmetler sunmalarını bekliyorlar. Bu yüzden, tüketicilerin dikkatini çekmek, güven oluşturmak ve etkileşim sağlayabilmek için, duygulara seslenmek ve insanlara kendilerini özel hissettirmek gerekiyor. Tüketiciler, dijital teknololjer aracılığıyla, günün her anında bilgiye ulaşabiliyorlar. Reklamlara şüpheyle yaklaşıyorlar; buna karşın, internet sitelerindeki yabancıların yorumlarına bakarak karar verebiliyorlar.
“Ne satmalıyım?” değil “Nasıl satmalıyım?”
Pazarlama bölümleri, her zaman olduğu gibi, bugün de “ Neyi, Kaça, Nerede ve Hangi yöntemlerle satmalıyım?” sorularını sormak ve hesaplarını bu doğrultuda yapmak zorundalar. Dolayısıyla, “4P artık geçerliğini yitirdi” şeklinde bir çıkarsama yapmak, ticaretin temel kurallarını hiçe saymak anlamına gelir. Yapılması gereken, öncelikle işe müşteriden başlamaktır. “Müşteri odaklılık” teriminin içi boş bir klişe haline gelmemesi içinse, “Ne satmalıyım?” sorusunun yerini “Nasıl satmalıyım? sorusu almalıdır.
Aynı dili kullanmak
Reklam çalışmaları çoğu kez ideal ve yapay bir dünyayı yansıtır. Filmlerdeki karakterlerin her anı mükemmel görüntülerle doludur. Sorunlar kolaylıkla çözülür. Reklamların masalsı dünyası doğal olarak hoşumuza gider. Ancak, en çok gerçek insanların, bize benzeyen öykülerini merak ederiz. Bu yüzden odasında videolar çekerek YouTube’a koyan bir genç, yüzbinlerce liraya mal olan reklam filmlerinden daha etkiii olabilir. Mesajını doğrudan ileten ve izleyicisiyle aynı dili kullanan bu genç, aslında organik pazarlama yapmaktadır. Firmalar da müşterilerine erişmek içini onların gerçek sorun ve ihtiyaçlarını anlamaya çaba göstermeli, onlar için önemli konulara değinmeli. Daha doğal, daha yapıcı ve daha organik bir ilişki için, 4P ve 4E’yi birleştirmenin yollarını aramalı.
Facebook geleneksel medyaya da rakip oluyor
Facebook, ABD’de 50 milyondan fazla insanın ayda en az bir dakika video seyrettiğini ve seyredilen video süresinin 2018 yılı başından beri 14 kat arttığını duyurdu. Facebook, ayrıca Ad Breaks programını da genişletme kararı aldı. Böylece, iş ortağı videolarından daha fazla para kazanabilecek Ayıca, içerik oluşturucu stüdyosundaki sayfalar için yeni bilgiler, araçlar ve öneriler sunabilecek.
Facebook, geleceğin videoda olduğunu çok iyi bilen bir kuruluş. Bu doğrultuda ABD’de, geçen yıl piyasaya sürdüğü Facebook Watch isimli video izleme ve kaynaşma platformunu, bu aydan itibaren kullanıcıların hizmetine açtı.
Uygulama, kişilere kendilerinin ve arkadaşlarının izlemeyi sevdiği videolara göre şekillenen bir altyapı sunuyor.
Platform, bunun yanısıra, içerik oluşturucuların videolarını hem canlı, hem de kaydedilmiş şekliyle istendiğinde izleme imkanı sunuyor. Ayrıca, trafiği artırmak için ‘En çok konuşulanlar, İnsanlar gülüyor” ve “Arkadaşlarım ne izliyor” gibi farklı başlıklarda özel seçkiler sunacak.