Opel ve Türkiye
Otomotiv dünyası bugünlerde PSA Grubu’nun GM bünyesindeki Opel’i satın alma girişimini konuşuyor. Öyle ya bundan yaklaşık 5 yıl kadar önce, tasarruf tedbirleri nedeniyle Paris’in gözdesi Champs Elysee’deki merkezini bile satan PSA, bugünlerde önemli bir rakibini bünyesine katma noktasına gelirken, Almanların şimşeği ise yine zor günler yaşıyor.
Almanların şimşeği desek de aslında yaklaşık 90 yıldır Opel, GM bünyesinde bulunuyor. GM’in rakiplerinin aksine bir türlü gerçekleştiremediği Avrupa hamlesinin, köprübaşı görevini gören Opel, eski kıtada zaman zaman başarılı günler geçirse de okyanusun karşı yakasında yaşanan sorunlarda hep mağdur olan taraf oldu.
GM’in yaşadığı sorunlar nedeniyle sürekli bir “feda” dönemi yaşayan Opel, eğer bu satış gerçekleşirse belki ilk kez ayağındaki prangalardan kurtulmuş olarak gaza basabilecek.
Genelde büyük ağabeylerin küçükleri koruyup kolladığı ve yetişmesine fırsat yarattığı dünyamızda, küçük kardeş Opel, GM’in kepenk indirmesinin önüne geçmişti.
Öyle ki tüm otomotiv dünyasında Gümrük Birliği sonrasında ucuz işgücü nedeniyle yatırımlar Türkiye’ye kayarken, Opel, İzmir Torbalı’da üretim yaptığı tesisi kapatmıştı.
Ford, Fiat, Renault, Hyundai, Toyota, Honda gibi firmalar Türkiye’deki yatırımlarında gaza bastıkları dönemde, Opel, GM’in içinde bulunduğu sıkıntı ve küçülme stratejisi doğrultusunda Türkiye’deki üretimini durdurmuştu.
Evet, o dönemki üretim öyle ahım şahım rakamlarda değildi. Üretim sistemi montaja dayalıydı, ÇKD parçalar emek yoğun bir sistemle montaj yapılarak pazara sunuluyordu. Fakat, Gümrük Birliği ve ucuz işçilik sayesinde İzmir’den Avrupa’ya açılmanın sunduğu fırsatları ıskalayan GM yönetimi o dönemki küçük düşünmelerinin acısını uzunca bir süre yaşadılar.
Burada kalıp yeri geldiğinde gaza basabilselerdi ya da ellerindeki tesisi devşirebilselerdi hem finansal olarak bir nebze rahat hareket edebilirlerdi hem de GM olarak önemli bir merkezde daha Avrupa’ya ulaşabilen bir köprübaşına sahip olurlardı. Bu arada GM sadece Türkiye’de değil farklı ülkelerdeki Opel tesislerini de kapatmıştı. Önce Türkiye, daha sonra Çek, Polonya ve Slovakya gibi ülkelerde artan otomotiv yatırımlarını, Detroit’ten gelen kararlar nedeniyle ıskalayan Opel, ana vatanındaki yüksek maliyetli üretime mahkum edilmişti.
GM yönetiminin kriz karşısındaki savunma hattının dışında kalan Opel, Avrupa’da tek başına kalınca haliyle önemli oranda güç kaybetti. Bir dönem Volkswagen’in fersah fersah önünde olan, Audi ile birlikte aynı seviyede algılanan Opel, bugün bu iki markadan istikrarlı olarak tur yiyor. Volkswagen yönetiminin, Skoda, Seat ve Audi markalarını başarılı bir şekilde konumlandırması, özellikle Audi’yi kelimenin tam anlamıyla uçurmuş durumda.
Bir dönemin Opel ile birlikte “İşçi- memur” arabası olarak gösterilen Audi, bugün lüks sınıfta vatandaşları BMW ve Mercedes’e kafa tutuyor. Hatta, dünyanın en büyük pazarı konumundaki Çin’deki başarısı sayesinde, sadece kendisini değil son dönemde emisyon skandalı ile büyük yara alan sahibi Volkswagen Grubu’nu bile ayakta tutan kolon konumuna geçti.
Sonuçta bu aşamadan sonra ne olur. Bence PSA işi bitirir ve sonra da sıra GM’in satışına gelir.