Onurun kırıldığı yerde kayıtdışı biter mi?
SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU / İbrahim Işıklı Okurlarımız hatırlayacaktır, geçen haftaki "Kayıt dışı istihdam önlenebilir mi?" başlıklı yazımda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in Avrupa ülkelerinde kayıtdışıyla mücadele nasıl olacaksa, ülkemizde de aynı olacağına ilişkin açıklamasını yorumlayarak, bugüne kadar cesur açıklama yapmadığını belirtmiştim. Gerçekten de, önce prim indirimi yapılarak, kayıtdışı işçi çalıştıran işverenlere eski alışkanlıklarını sürdürerek kaçak işçi çalıştırmaya devam etmesi halinde yüklü para ve hapis cezası uygulanmasına ilişkin açıklaması siyasi iradenin kararlılığını göstermesi açısından çok önemliydi. Henüz daha yazımın mürekkebi kurumadan, ertesi gün (31 Ocak 2008 Perşembe) 09,45 sularında Davutpaşa Çiftehavuzlar Caddesi'nde bir iş merkezinde büyük bir patlama oldu ve bir kısmı sigortasız 22 işçi öldü, 120'den fazla kişi de yaralandı. Birçok işyerinin ruhsatsız ve birçok işçinin de sigortasız olması devleti de harekete geçirdi. Ancak, cezai yaptırımların yetersiz olması kayıtdışını teşvik ediyor. Hatta belki de kayıtdışı işçi çalıştırmaya doğrudan bir ceza uygulanmamasının kaçak işçi çalıştırmayı teşvik ettiği bile söylenebilir. Zira, ülkemizdeki sosyal güvenliğe ilişkin para cezalarının tamamı belge verilmemesine ilişkindir, kaçak işçi çalıştırmanın doğrudan bir cezası bulunmamaktadır. Mutlaka sosyal güvenlik prim oranları işçi sayısına bağlı olarak kademeli indirilmeli, ardından kayıtdışına ağır cezalar getirilmelidir. Kayıtdışı bir insanlık ayıbıdır, onurun kırıldığı yerdir. Hem dürüst işverenler için haksız rekabettir, hem çalışanlar için hak kaybıdır, hem de SGK için prim kaybıdır, devlet için de vergi kaybıdır "kayıtdışı istihdam". Kayıtdışı istihdamı veya ruhsatsız işyeri çalıştırmanın adeta son derece normal olarak karşılandığı ülkemizde halen yürürlükte olan yasal düzenlemelerle sorunun çözümü mümkün değildir. Mutlaka ciddi yaptırımları olmalıdır. Bu köşeyi takip eden okurlarımızın hatırlayacağı üzere, yazılarımda zaman zaman iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin işveren yükümlülüklerine yer veriyorum. 20 Eylül 2006 tarihli ve "İş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle işin durdurulması ve işyerinin kapatılması" başlıklı yazımda; İş Kanunu uyarınca, bu tür bir tehlikenin söz konusu olması durumunda işyerlerinin kapatılmasının mümkün olduğunu yazmıştım. Ancak, Davutpaşa Çiftehavuzlar Caddesi'nde bir iş merkezindeki patlamanın ardından yapılan açıklamalardan işyerini kapatmanın bir anlamının olmadığını görüyoruz. Zira, Davutpaşa'daki patlamanın meydana geldiği iş merkezinde bulunan işyerlerinin ruhsatsız olmasından dolayı 5-6 kez mühürlenmiş. Bu işyerlerinin ruhsatsız, sağlıksız ve kayıtdışı çalışmasına, üstelik defalarca kapatılmasına rağmen, işyeri sahiplerinin mühürleri kırarak çalışmaya devam etmeleri konunun vahametini ve kamu görevlilerinin sıkıntılarını açıkça göstermektedir. Bu sadece ruhsatsız işyerlerinde çalışan emekçilerin ya da kayıtdışıyla rekabete zorlanan dürüst işverenlerin sorunu değil. Hepimizin sorunudur. Öyleyse çözümü hep birlikte bulmalıyız. Unutulmamalıdır ki, işletmelerin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin önlemleri almaları, gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle meydana gelecek iş kazaları, meslek hastalıkları ve hastalıkların sonuçlarını telafi etmekten daha kolay, daha ucuz ve daha insancıldır.