Önümüzdeki günlerde önemli veriler açıklanacak
Bu haftanın son işgününde mayıs ayına ait dış ticaret verileri yayınlanacak. Yeni haftanın ilk işgününde ise ilk çeyreğe ilişkin gayri safi yurtiçi hasıla verilerini öğreneceğiz. Temmuz ayının ortasına doğru da mayıs ayı ödemeler dengesi rakamları açıklanacak. Bu ayın başındaki ilk yazımda enerji dışı ithalat verileri ile GSYH arasındaki yakın ilişkiye değinmiştim. Bu çerçevede, mayıs ayı dış ticaret verileri ikinci çeyreğe ilişkin büyüme oranımız açısından önemli bir ipucu verecek.
Bu ipucu, cari işlemler dengesindeki iyileşmenin artık sonuna gelmekte olup olmadığımızı daha sağlıklı değerlendirmemize yardımcı olacak. Zira bir süredir kredilerin artış hızında yukarıya doğru bir eğilim gözlenmekte. Bu gelişmenin etkisiyle, ikinci çeyreğin sonuna doğru ekonomimizde çarklar biraz daha hızlı dönme sürecine girmişse, üçüncü çeyrek içinde cari işlemlerdeki iyileşmenin de sonuna gelebiliriz.
Dolayısıyla, son aylarda bir yandan Avrupa'da olan bitene odaklanırken diğer yandan da 'kredi-büyüme-ithalat gereksinimi-cari açık', 'dış talep-ihracat-cari açık' ve 'dış talep-ihracat-büyüme-ithalat gereksinimi-cari açık' ilişkilerine yoğunlaşıyoruz. Ayrıca, ortaya çıkan cari açığın finansman biçimine bakıp kırılganlığın artıp artmadığı ile ilgileniyoruz. Bunun yarattığı risklerin de Avrupa'daki durum çerçevesinde ne kadar değiştiğini değerlendiriyoruz.
Bir süredir cari işlemler açığımız azalıyor. Öte yandan kısa vadeli finansmanın payı hala yüksek olsa da bu payda düşüş var. Bunlar olumlu gelişmeler. Ne var ki cari işlemler açığımızdaki iyileşme temel olarak ithalatımızın önce artış hızın azalmasından sonra da kendisinin düşmesinden kaynaklanıyor. Bunun arkasında ise büyüme oranımızın önemli ölçüde düşmesi, yani ekonomideki çarkların oldukça yavaş dönmesi yatıyor. Bir diğer önemli unsur ise son zamanlarda petrol fiyatlarının ve bazı emtia fiyatlarının düşmesi. Bu gelişmeleri son haftalardaki yazılarımda değerlendirdim. Mayıs ayı verileri açıklanmadan önce ihracata ilişkin birkaç noktaya dikkat çekmekte yarar var.
Payı azalmakta olmakla birlikte Türkiye'nin ihracatının hala çok önemli bir kısmı Avrupa'ya yönelik. Avrupa'daki olumsuz durum şüphesiz Türkiye'nin ihracatını da olumsuz yönde etkiliyor. Bunun en somut örneği otomotiv sektörü ihracatımızın son aylarda bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla önemli ölçüde azalması. Otomotiv Sanayicileri Derneği verilerine göre yılın ilk beş ayında bir yıl öncesinin aynı ayına göre otomobil ihracatımız yüzde 4.5, tüm otomotiv sektörünün ihracatı ise yüzde 5.5 oranında azaldı. Tüketici kredilerinin artış hızında nisan ayına kadar süren yavaşlama süreci yurtiçi satışları da olumsuz etkiledi. Yine aynı kaynağa göre, yılın ilk beş ayında bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla otomobil üretimi yüzde 14.2, toplam sektör üretimi ise yüzde 8.4 düştü.
Otomotiv sektörü ihracatındaki bu gelişme diğer sektörlerde de görülüyor mu? Bu soruya kestirmeden yanıt verebilmek için euro cinsinden ihracatımızın gelişimine bakmakta yarar var. Dolayısıyla, toplam ihracatımızı ikiye ayırarak değerlendiriyorum: Euro cinsinden yaptığımız ve euro cinsinden ölçülen ihracat ile dolar cinsinden yapılan ve dolar olarak ölçülen ihracat.
Grafikte hem euro cinsinden hem de dolar cinsinden ihracatımızın bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde değişimleri gösteriliyor. Yıllık yüzde değişimler her ay için son üç ayın toplam ihracat değerlerinden hesaplanıyor. İki nokta dikkat çekici. Birincisi, dolar cinsinden ihracatımızın yıllık artış hızı, 2011'in ikinci yarısının başlarından itibaren euro cinsi ihracatımızın yıllık artış hızından belirgin biçimde daha yüksek. İkincisi, 2011'in başlarından bu yana euro cinsi ihracatımızın artış eğilimi aşağıya doğru. Son birkaç ayda euro cinsinden ihracatımızda bir toparlanma var gibi ama birkaç aylık oynamalara bakıp kesin bir yargıya varmak zor. Kaldı ki Euro bölgesinde büyüme tahminleri aşağıya çekiliyor. Cuma günü açıklanacak mayıs ayı dış ticaret verileri bize biraz daha ışık tutacak.