Önümüz hala bulutlu
Son haftalarda özellikle mali piyasalar oldukça bulutlu günler geçirdi. Ekonomide bulutlanma belirsizliğin yükseldiğine işaret eder. Bizim piyasalarımızın zorlandığı haftalarda da belirsizliklerin fazlasıyla yoğunlaştığına tanık olduk. Bu yoğunlaşma sonuçta mali fiyatları baskıladı. Döviz kuru alenen faiz de örtük biçimde yükseldi. Merkez Bankası’nın adeta şapkadan tavşan çıkartırcasına sahneye koyduğu likidite ve borçlanma önlemleri faizi bir dirhem yükseltti. Heyecan ve telaş biraz sakinleşti. Doların da uluslararası piyasalarda bir adım geri atmasının katkısıyla faiz önlemi içeride döviz kurunun gerilemesini sağladı. Ekonomi biraz nefes aldı.
Bu sakinleşmeyi zor dönemi atlattık, bundan sonrası düzlük falan diyerek karşılayanlar oldu. Sayılara bakarsanız bu doğru. Önceki haftalarda hoplayıp zıplayan göstergelerde gerçekten de göreli bir sakinleşme gözleniyor. Bunun ne kadar süreceği ise tartışmalı. Zira yaz başına kadar önümüzde oldukça engebeli bir arazi var. Ekonomide yine bulutlanma artacak gibi görünüyor. Engebeler ekonomi üzerinde etkili olacak gelişmelerden ve daha çok da ileriye dönük toplantı takviminden kaynaklanıyor. Haziran ayına kadar şöyle bir takvimden söz ediyorum. 24 Ocak Salı günü (bugün) TC Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu toplanıyor. Son haftalarda döviz kurunda gözlenen oynaklığı (volatilite) göz önüne alacak olursak bu toplantı Türkiye ekonomisi açısından çok önemli bir konuma gelmiş durumda. Merkez’in dolaylı faiz artırımını kendi göstergelerine taşıyacak biçimde formel bir faiz artırımına gitmesi olasılığı var. Dolaylı yöntemlerle faiz politikasını uzun süre götürmek pek mümkün olmayabilir.
Hemen ardından 27 Ocak da kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in Türkiye raporu açıklanacak. Kredi notumuzun düşürülmesi olasılığını taşıdığı için bu da kritik bir toplantı kimliği kazanmış durumda. 31 Ocak- 1 Şubat tarihinde bu kez ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz kararı yetkisi taşıyan kurulunun (FOMC) olağan toplantılarından birisi yapılacak. Biz FED’e alıştık, artık bir şey olmaz demeyin. Bu defaki toplantı bir yandan yeni Başkan Trump’ın etkisini taşıyor olacak bir yandan da ABD’nin para yönetiminin gereklerine hizmet edecek. Başkan seçiminden sonra bu ikilinin uyumsuz hale geldiği biliniyor. Uyumsuzluğun ne kadar etkili olacağı toplantı sonrasında anlaşılacak.
Daha sonra Mart ayı başında İngiltere başbakanı Theresa May’ in Brexit toplantısı var. AB üyesi ülkelerle Brexit’in karşılıklı müzakeresi başlatılacak. Bu tarihin iki önemi var. Bunlardan birisi İngiltere’nin Birlik’ten ayrılmasının ne kadar katı ve hızlı ya da yumuşak ve yavaş bir süreç içinde gerçekleşeceğinin net olarak ortaya çıkacak olması. İngiltere’nin Birlikten ayrılma sürecinin resmi olarak başlayacak olması da Mart başındaki toplantının ikinci önemli unsuru. Bu süreç kuşkusuz İngiltere’yi ve Avrupa Birliği’ni derinden etkileyecek. Ama bu başlangıcın oldukça yaygın bir coğrafyayı da etkileyeceği öngörülüyor. Türkiye ekonomisi bu etki alanının içinde ve Brexit’in fiilen başlamasından ve takip edecek süreçten etkilenecek ülkelerin de başında geliyor.
Mart ayının ortasında bu kez FED yılın ikinci toplantısını yapacak. Trump’ın şu veya bu şekilde FED’e müdahale etmesi ve büyümeyi özendirecek bir para politikasına (yani düşük faize) kayması için baskı yapması bekleniyor. FED Başkanı Yellen ise son konuşmasında, tabii Trump’a referans vermeden, faiz artırımından vazgeçilemeyeceğini aksi takdirde ekonominin zor koşullara (enflasyona) itilebileceğini söyledi. 31 Ocak toplantısında olmasa da Mart ayındaki ikinci toplantıda bu uyuşmazlığın daha açık hale geleceğini öngörmek mümkün. Bu küresel ölçekte bir gerilim anlamına gelir ve biz de bundan payımıza düşeni alırız diye düşünüyorum.
Mart ayından sonra bizde anayasanın değiştirilen hükümleri için halk oylaması yapılması olasılığı var. Bunun Nisan ayı içinde olacağı tahmin ediliyor. Bu tür siyasi sandıklar, tabiatı gereği, kendi başına gerilim yaratır. Türkiye’de son dönemde daha da yoğunlaşan ayrışma, kutuplaşma eğilimini düşünecek olursak bu oylama sürecinde gerginliklerin daha da artabileceğini düşünmek yanlış olmaz. Referandumdan iktidarın istediği sonuç çıkmazsa bu gerginlik daha da devam edecektir. Bu tür gerilimlerin ekonomiye yansımaları genellikle mali piyasalar üzerinden oluyor. Dolayısıyla, Mart ve Nisan aylarında ekonomide bulutlanmanın artma olasılığı oldukça yüksek. Üstelik bunların ardından yılın birinci yarısı bitmeden iki FED toplantısı daha var (2-3 Mayıs ve 13-14 Haziran). Trump-Yellen gerilimi artarsa bu toplantılar da arızalı geçecektir.
Sonuçta, yılın ilk yarısı bir çok gerilime açık gibi görünüyor. Önümüz hala bulutlu. İşin kötüsü geçti diye gevşemenin bedeli ağır olur diye düşünüyorum.