Öngörüler, gerçekleşmeler
Çağlar KIMENÇE
2022 yılında enflasyonu aşağı indirmek için harekete geçen merkez bankalarından biri de FED oldu ve sıkı para politikası uygulanmaya başlandı.
Enflasyon aşağı meyil gösterdi ve geçtiğimiz yılın 2. yarısından bu yana global piyasaların ajandasına “FED faiz indirimi” girdi. Bu yılın başında piyasalarda “FED bu yıl, 25’şer puandan 6 kez olmak üzere toplamda 150 baz puan faiz indirim kararı alır” beklentisi hakimdi.
Ancak FED, 25’er puandan 3 kez olmak üzere 75 baz puan faiz indirimi öngördü. Geldiğimiz noktada piyasalar FED’e yakınsadı, 3 faiz indirimini kabullendi ve fiyatladı. Bu noktada da “FED’in 3 faiz indirim beklentisi sabit mi?” sorusuna bakmakta fayda var. Mart ayı faiz toplantısında Para Kurulu üyeleri bu öngörüde bir değişikliğe gitmediler.
Ancak ABD makro verileri güçlü gelmeye devam ederlerse FED yine aynı tahmin üzerinden ilerlemek yerine daha az sayıda indirim öngörebilir. İndirim sayısının yanı sıra ilk faiz indiriminin zamanı da önemli bir değişken. Veriler “ekonomi canlı” sinyali verdikçe ilk indirim tarihi öteleniyor. Mart ayındaki indirim tahmini, önce Mayıs’a daha sonra ise Haziran’a sarkmış durumda.
Diğer yandan, ABD'de son istihdam ve enflasyon verileri (TÜFE, ÜFE) piyasalarda biraz huzursuzluk yarattı. FED ise verilerdeki kıpırdanmayı göz ardı ederek güvercin tavrını korudu. Esasında tercihini bu yönde kullandı diyebiliriz. Ana resimde enflasyon aşağı yönde ilerliyor, bir iki ay ters yönlü veri gelse de faiz patikasını değiştirmesi, iletişim dilini şahinleştirmesi beklenmeyebilir.
Yine de ters yönlü verilerin sayısının veya sapmanın artmasına FED’in kayıtsız kalmayacağı ihtimali de akılda tutulmalı. Yakın gelecekteki ABD verileri için “şu andaki gibi güçlü gelmeye devam edebilirler” veya “güç kaybedebilirler” seçenekleri tartışılıyor. Güçlü veriler, 2024 için daha geç ve daha az miktarda faiz indirimi sonucunu doğurabilir. Örneğin; FED guvernörü Bostic, bu yıl için 1 faiz indirimini dillendirmeye başladı.
Bu, piyasalar için yeni bir kabullenme zorunluluğu anlamına gelebilir. İyi senaryo ise verilerde yavaşlama görülmesi. Bu ihtimalin FED’deki yansıması geç olmayan ve yıl genelinde 3 faiz indirimi şeklinde olabilir. Piyasalar ise ılımlı yatırım ikliminde ilerleyebilir. Bir süre daha global makro verilere bakarak hareket etmeye, fiyatlama yapmaya devam edilebilir. Ayrıca, FED’in faiz patikası ile diğer merkez bankaları arasındaki denge de önem arz ediyor.
Zira ilk önce FED’in faiz indireceği beklentisi risk iştahını olumlu etkiledi. Para piyasalarında ise dolar zayıfladı, euro başta olmak üzere majör para birimleri değerlendi. Genel bakış açısı FED faiz indirecek görüşü üzerine oturdu. Ancak geldiğimiz noktada FED geciktikçe, ilk güvercin adım atmada ECB-BOE ile arasındaki zaman farkı daraldıkça daralıyor. Bunun para piyasalarına yansıması doların cazibesini koruması şeklinde oluyor.
Eğer gelecek verilerde ABD ekonomisi görece Avrupa’ya göre daha da canlı kalırsa ilk indirimi ECB’den veya BOE’den görmek sürpriz olmayabilir. Hatta halihazırda İsviçre Merkez Bankası’nın faiz indirdiğini de belirtelim. Dolaysı ile finansal araçlar yeni denge noktalarına erişebilir. Piyasaları etkileyen diğer bir başlık ise jeopolitik riskler. Ukrayna’da cereyan eden savaş 2. yılını geride bırakırken Batılı ülkeler silah yardımı yapmaya devam ediyor.
Yeni speküle edilen konu ise asker gönderimi. Bu spekülasyonu domine etmeye çalışan Fransa, ancak diğerleri de çok net karşı çıkmıyor. Eğer spekülasyon pratiğe dönüşürse bunun Karadeniz’in kuzeyindeki sürecin başka bir evreye girmesi anlamına geleceği aşikar. NATO, Rusya’nın karşısına bu sefer kendi askeri ile geçmiş olacak. Şimdilik bu konu piyasalarda pek fiyatlanmıyor. Ancak masanın üzerindeki risklerden biri olarak yerini koruyor. Öte yandan, Çin yönetimi de ekonomiyi canlandırmak için adımlar atıyor.
Ülke ekonomisinin canlanmaya başlaması hem emtia hem piyasalar için olumlu hava estirebilir. Şimdilik bu ihtimalin çok kuvvetli olmadığını belirtelim. Çin spekülasyonu, arz kesintileri, jeopolitik risklerden ötürü petrol fiyatları yukarı çıkıyor ve global enflasyon için risk yaratıyor. Japonya Merkez Bankası’nın faiz artışı zayıf Yen’i kurtarmadı. Yen’de olası belirgin değer kaybı da bir risk olarak görülebilir.