Öngörülebilir elektrik piyasası ihtiyacı
Türkiye elektrik sektöründe serbestleşme yönündeki dönüşümün tamamlanmış tek ayağı dağıtımın özelleşmesi. Üretim kısmında da epey yol alındı. Yeni santralleri özel sektör kuruyor, devletin elindeki tesisler de adım adım özel sektöre devrediliyor.
Ancak meselenin en can alıcı kısmında, maliyet bazlı fiyat oluşumunda pek bir ilerleme göremiyoruz. Mesela elektriğin yüzde 40’ına yakınının ana girdisi konumundaki doğalgazın fiyatı esnek değil. Çünkü tedarikçi ülke/şirket sayısı da sınırlı, bunu ithalat yoluyla ülkeye getirip satan oyuncu sayısı da... Ayrıca elektrik santrallerinin talep ettiği doğalgazın fiyatı, elektrik fiyatları üzerindeki yükseltici etkisini törpülemek amacıyla zaman zaman aşağıda tutulabiliyor. Yani araba atın önüne koyulabiliyor. Aynı şekilde, büyük ölçekli kamu enerji santralleri de elektrik piyasasındaki fiyat oluşumları üzerinde yumuşak yastık olarak kullanılabiliyor. Dolayısıyla ülkede uzun vadede oluşacak elektrik talebini tahmin etseniz bile elektrik fiyatlarının nereye doğru gideceğini hesaplamanız zorlaşıyor.
Sonuç itibariyle ülkedeki elektrik fiyatlarının nereye gideceğine dair öngörülebilirlik eksikliği, uzun vadede bu sektörün en önemli sorunu olmaya devam ediyor. Bakın, içindeki yüksek vergileri saymazsanız akaryakıt fiyatlarının oluşumunda tam serbestliğin esas olduğunu söylemek mümkün. İtalya piyasasındaki benzin ve motorin fiyatları ile kurlardaki hareketler, fiyat oluşumunda esas alınıyor. Rafineri çıkış fiyatları bu faktörlere göre ayarlanıyor, ana dağıtıcılar da istasyonlara tavsiye edilen perakende satış fiyatlarını duyuruyor, o kadar. (Tabii gazeteci milleti bu alandaki gelişmeleri hala ‘benzine zam, motorine, LPG’ye zam ya da indirim’ olarak yayınlıyor, o başka.)
O yüzden de enerji bakanına ya da enerji bürokrasisine “benzine zam var mı, motorin fiyatı artacak mı?” diye soru sorulmayalı yıllar oldu. Bunun yerine, “akaryakıttaki vergi oranları çok yüksek, düşürmeyi düşünüyor musunuz” diye soruluyor ilgili yetkililere.
Elektrik piyasasında da öngörülebilir fiyat oluşumuna hizmet edecek bir fiyatlandırma mekanizması kurulabilirse elektrik fiyatları konusunda da ‘zam/indirim var mı’ türü sorular da ileride unutulur gider. Borsa endeksi gibi, düştü-yükseldi diye telaffuz edilir. Ama bunun gerçekleşebilmesi için yukarıda değindiğimiz, elektrik fiyatı üzerinde etkili faktörlerin durumunu netleştirmek önemli. Yani maliyet bazlı bir fiyatlandırma modeli. Aslında bunları daha önce de defalarca yazdık. Ama akaryakıt fiyatlarındaki son artışlar, bu konuyu bize bir kez daha düşündürdü ve bu satırlar ortaya çıktı.
Herkese öngörülebilir bir gelecek dileğiyle...