Önemli olan sorunların arkasındaki temel nedenler
Ülkelerin çoğunda da böyle, yok öyle. Böyle ya da öyle; önemli olan onlardaki değil bizdeki durum. Hangi cepheden bakarsanız bakın ekonomide önemli sorunların varlığına işaret eden göstergelerle hemen burun buruna geliyorsunuz. Uzun bir süredir özel yatırım harcamalarının 2012’nin başından beri yerinde saydığını, hatta 2011’e kıyasla her yıl daha düşük düzeyde gerçekleştiğini yazıp duruyorum. Bunun kredi azlığı ya da kredi faizinin yüksekliği ile pek bir ilgisi olmadığına, haydi bilemediniz “milim” etkisi olduğuna dikkat çekiyorum. Yargısı, iç güvenliği, dış politikadaki sorunları, demokrasisi bu düzeyde olan bir ülkede yatırım yapılabilir bir ortamdan pek söz etmek mümkün değil herhalde. Özellikle de rant vurgunu peşinde koşmayan yatırımları düşünürseniz.
Gelin başka bir göstergeye, sanayi üretimine bakalım bugün. Aynı zaman dilimini ele alalım: 2012 ve sonrası. Grafikte takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin her ay itibariyle üçer aylık ortalamalarının yıllık yüzde değişimleri gösteriliyor. Yani, ne “şu ayda bayram vardı bu ayda yoktu”nun, ne “mevsim koşullarına bağlı hareketlerin” ne de “aylık geçici iniş çıkışların” etkisi var bu grafikte. Grafikte bir de tüm bu dönemin ortalama sanayi üretim artışı var (yatay çizgi).
Sevimsiz durum yeteri kadar ortada; olsun, bir de ben özetleyeyim: Birincisi, Ocak 2012 – Ağustos 2016 ortalama sanayi üretim artışı ki yüzde 3’e eşit, düşük. Neye göre düşük? Mesela 1987-2011 dönemi ortalama artışı yüzde 5; bunun çok altında. İkincisi, Ocak 2012 – Ağustos 2016 döneminin herhangi bir ayında son üç ayın ortalama üretim artışı en fazla yüzde 6.5 olmuş ve bu çok kısa sürmüş. Üçüncüsü, yüzde 6.5 eksi yüzde 0.5 aralığında dalgalanma var. Dördüncüsü, bu yılın başından bu yana baş aşağıya gidiyor sanayide üretim artışı. Beşincisi, en düşük üretim artışı 2016 haziran-temmuz-ağustos aylarının ortalama üretim artışını yansıtan ağustos ayında; yani içinde bulunduğumuz dönemde gerçekleşmiş.
Olgularla kavga edilmez. Apaçık gerçek şu: Türkiye ekonomisi iyi gitmiyor. Bu olgunun arkasında şüphesiz dış koşulların etkisi var. Ama açık ki bize özgü koşullar da önemli bir rol oynuyor bu sevimsiz gidişatta. Dış koşulları değiştiremeyiz ama bize özgü koşulları değiştirmek elimizde. Değiştirebilmek için önce farkında olmalıyız sorunların. Sadece su üstündeki sorunların farkında olmaktan söz etmiyorum. Yani, sanayide işlerin iyi gitmediğinin ya da özel sektörün yatırım yapmadığının farkında olmak değil kastım. Bu olguların altında yatan önemli yapısal nedenler var ve bu yapısal nedenleri iyi anlamak gerekiyor. Bunların başında da düşük demokrasi düzeyimiz, hukuk sistemimizin işleyiş biçiminin kimseye güven vermemesi, iç ve dış güvenliğimize yönelik tehditler gibi ana başlıklar geliyor. Tekrarlayayım: Sorun kredi miktarı, kredi taksiti ya da kredi faizi değil. Onlara yönelik kararların elbette yatırıma ve üretime bir etkisi olur ama bu etki içinde bulunduğumuz sevimsiz durumu ancak “milim” değiştirir; o değişiklik de kalıcı olmaz.