Önemli olan buğday ve yağlı tohumlar
OLAYLARIN İÇİNDEN / Tevfik Güngör Dünyadaki tarım ürünleri fiyatlarındaki artış Türkiye'de de etkisini gösterdi. Uzun süredir baskı altında olan tarım ürünü fiyatları yükseldi. Tarım ürünü fiyatları yükselirken prinç fiyatlarındaki artış özellikle dikkati çekti. Prinç genelde alt gelir grubunda olan bir çok Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkesi için temel gıda maddesi. Olmaz ise olmaz bir ürün. Gerçekçi olalım bizim için pirinç lüks bir gıda maddesidir. Bizim için önemli olan buğday ve yağlı tohum üretimidir. Daha sonra mısır, yem bitkileri, soya, pamuk, bakliyat üretimi geli. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Öncelikle tarım alamlarındaki daralmaya dikkat çekti. Bayraktar diyor ki, "Son 10 yılda toplam işlenen tarım alanı 26.8 milyon hektardan 25.8 milyon hektara gerileyerek yaklaşık 1 milyon hektar alan tarım dışında kalmıştır. Bu alanın yaklaşık yarısını buğday üretiminden vazgeçilen alanlar oluşturmaktadır. Tarım dışı kalan 1 milyon hektarın bir kısmı tarım dışında kullanılmış olabilir; büyük bir bölümü ise boş bırakılmıştır. Boş bırakmanın, mevcut maliyetler karşısında yapılan üretimden bir kazanç sağlanamaması yüzünden olduğu söylenebilir. Türkiye, tarımsal üretimini artırabilir. Mevcut üretimini artırmak üzere, henüz sulanmayan 3.5 milyon hektar alanı sulamaya açabiliriz; bitkisel üretimde üretimi artıran en önemli girdilerden tohumluk, gübre, ilaçların yeterli ve doğru olarak kullanılmasını sağlayabiliriz. Son günlerde tartışma konusu olan buğday, çeltik ve bakliyat üretimlerini de artırmak mümkündür. Bunun için bu yıl yetersiz miktarlarda açıklanan başta primler olmak üzere desteklerin de artırılması gerekir. Bizim temel gıda maddemiz olan buğdaydaki durumu Bayraktar şöyle açıklıyor. "Buğdayda genellikle kendimize yeterli ürün üretmemize rağmen geçen yıl meydana gelen kuraklık üretim açığını ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte son yıllarda buğdayda yaklaşık 1 milyon hektarlık alan daralması görülmektedir. Bu alanın yarısı başka ürüne kayarken yarısı da üretimden tamamen kopmuş, boş bırakılmıştır. Öncelikle bu alanların yeniden üretime buğday üretimine dönmesi sağlanabilir. " Buğday verimini artırmanın yolu yüksek vasıflı tohum kullanımıdır. Ülkemizdeki buğday ekim alanları dikkate alındığında, yıllık buğday tohumluk ihtiyacımız 600 bin ton civarındadır. 2007-2008 üretim döneminde ise 179.000 ton sertifikalı tohumluk dağıtımı yapılmıştır. Sertifikalı tohumluk kullanımı daha fazla yaygınlaştırılmalıdır. Kurağa dayanıklı tohum çeşitlerinin üretim ve dağıtımı sağlanmalıdır. Yeterli destek verilir gübre, ilaç ve özellikle tohumluk kullanımı yeterli hale getirilirse; ayrıca buğday alanlarından boş bırakılan alanlar üretime yeniden açılırsa; buğdayda sürekli olarak kendimize yeterli hale gelebiliriz. Buğday ekim alanlarının yeniden 9.4 milyon hektara ulaşması halinde bugünkü verimle üretim rakamımız 22,2 milyon tona ulaşabilir. Sertifikalı tohumluk kullanımının yaygınlaşması, zamanında ve yeterli girdi kullanımıyla üretim rakamımız %10 daha artırma şansımız vardır. Bu durumda Türkiye mevcut potansiyelini kullandığında yaklaşık 25 milyon ton buğday üretimini gerçekleştirebilir. Halen 18 milyon ton dolayında olan tüketimi dikkate alırsak, bu üretim rakamı kendine yeterliliğin dışında buğdayda ihracatçı bir ülke konumuna gelmemizi sağlar. Bayraktar, tartışmalarda öne çıkan pirinç konusunda da şunları söylüyor: "2006 yılında çeltik ekim alanı 92.800 hektar iken 2007 yılında kuraklığın verdiği su sıkıntısı ile ekim alanları 88.530 hektara gerilemiştir. Diğer ürünler gibi çeltikte de gübre, motorin ve sertifikalı tohuma da destek uygulanmıştır. Uygulanan destekler olumlu karşılanmakla birlikte girdiler için gerçekleştirilen masraflar ile verilen destek miktarı dikkate alındığında yeterli olmamaktadır. Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi'nde sertifikalı tohumluk kullanımı halen istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Bu bölgelerde sertifikalı tohumlu kullanımının artırılması ile verimde artış sağlanabilir. Çeltik üretiminde son yıllarda artış sağlanmış, artan üretimle birlikte her yıl çeltik için ödenen milyonlarca dolar dövizin önemli miktarı ülke içinde kalmaya başlamıştır. Çeltik üretiminin artırılmasındaki önemli etkenlerden birisi de tarife kontenjanı uygulamasıdır. Uygulama ile ithalatçı firmalara üreticiden ürün alma şartı getirildiği için üretici ürünü daha iyi fiyata satarak çeltik önceki yıllara göre daha iyi gelir elde etmiştir. Ayrıca pazarlama sıkıntısı olmamıştır. 2007 yılında TMO tarafından açıklanan fiyatlara bakıldığında son dört yılda fiyatların değişmediği görülmektedir. 2007 yılında açıklanan fiyat 3 sene önceki fiyatla eşdeğerdedir. Son bir yılda gübre fiyatları %100, mazot fiyatları %23 artmıştır. 2007 yılında üretici 1 kg çeltiği 0,82 YTL/Kg'a maliyetle üretmiştir. Fiyatlara bakıldığında ise TMO'nun uzun dane çeltik fiyatı 0,75 YTL/Kg'dır. Piyasa fiyatları ise 2007 yılında ortama 0,70 YTL/Kg olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılında çeltiğe verilen 9 YKr prim desteği dahi eklendiğinde 2007 yılında çeltik üreticisi ürününü maliyetinin %3,6 altında satabilmiştir. 2007 yılında çeltik üreticisinin yeterli geliri elde edebilmesi için eline geçen fiyatın 1,06 YTL olması gerekirdi. 2007 prim desteği 37 YKr/Kg olsa idi çeltik ekim alanlarının genişlemesine önemli derecede etkili olurdu. Henüz sulama imkanı olmayan alanın sulamaya açılması ve bu alanların %5'nin çeltiğe ayrılması halinde, mevcut üretimi üçe katlamamız mümkündür. Halen 550-600 bin ton olan tüketimi göz önüne aldığımızda ithalat ihtiyacı kalmayacağı gibi ihracatçı ülke konumuna da gelebiliriz. Bayraktar baklagil ürünlerindeki tabloyu ise şöyle özetliyor: "Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen 8 çeşit baklagiller arasında en fazla üretilen nohut, kuru fasulye ve mercimek üretimi son yıllarda önemli oranlarda azalma göstermiştir. 1990 yılına göre baklagiller üretimi %36 oranında azalmıştır. Azalma %88 oranı ile en fazla yeşil mercimek üretiminde görülürken, nohut üretiminde %41, k.fasulye üretiminde %27, k.mercimek üretiminde ise %19 olarak gerçekleşmiştir. Tüketim artarken üretimde gerçekleşen bu azalmalar neticesinde dünya baklagil ihracatında ilk sıralarda yer alan ülkemiz bugün kendi ihtiyacını ithal eder duruma gelmiştir. Geçmiş yıllarda dünya baklagil üretiminde ilk sıralarda yer alırken baklagiller üretimine ve üreticisine gereken önemin verilmemesi sebebiyle bugün sofralarımızdaki baklagili Kanada'dan temin eder duruma gelmiş bulunmaktayız. Baklagillerden gelir elde edemeyen üretici üretmekten vazgeçerken piyasada tüketiciler yüksek fiyatlardan ürün satın almaktadırlar. Tüketimi karşılayacak ürün bulunmaması gerekçe gösterilerek piyasada baklagil fiyatları hergeçen gün artmaktadır. Özellikle eylül ayı itibariyle üreticinin elinde ürün kalmamaktadır. Üretimi artırmak için çözüm aramak yerine Üretim azaldı ürün yok bahaneleriyle ithalatın kapısı açılmakta, sonuçta ne üretici ne tüketici kazanmaktadır. Üretimden vazgeçen üreticilerin yeniden baklagil üretime yönlenebilmesi için prim desteklemesi yapılmalıdır. Özellikle hasat dönemlerinde baklagil ithalatına kesinlikle izin verilmemelidir. Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması için tohum desteği verilmelidir. Hastalıklara dayanıklı, verimi yüksek tohum çeşitleri geliştirilmelidir. TZOB Başkanı'nın bu açıklamaları ve değerlemeleri önem taşımaktadır. Geçen hafta sonu Çukurova bölgesinden 2008 yılı buğday mahsülü hakkında iyi haberler gelmiştir.Demek ki önümüzdeki dönem buğday ithal etme zorunda kalmayacağız. Fakat diğer tarım ürünlerinde üretim yetersizliğinden ithalat zorunluluğu devam edecek.