Önemli açıklamalar: Kurumların temel işlevleri
Gazetelerimizin en sık kullandıkları başlıklardan biri “Önemli Açıklamalar” bir diğeri ise “Şok.” Hadi okuyunca neden ‘şoke’ olmam gerektiğini pek de anlamadığım şu şok başlıklarını bir tarafa bırakalım. Benim kırgınlığımın sebebi önemli açıklamalar.
Ben bu “Önemli Açıklamalar” başlığı nedeniyle basın mensubu arkadaşlara kırgınım. Neden kırgın olduğumu anlatayım. Her sabah bir antidepresan hapı yutup gazetelere bakıyorum. Herhangi bir gün yok ki “Önemli Açıklamalar” başlığı altında bir haber olmasın. Biri “Türkiye bir hukuk devletidir” diyor, haber başlığı “Önemli Açıklamalar.” Bunun neresi önemli? Ya ne olacaktı? Biri “O futbolcu iyi para getirdi diye sattık” diyor başlık gene aynı “Önemli Açıklamalar.” Biri “Münafıklara bakmayın karımla aram çok iyi” diyor, başlık gene aynı. Biri “Sarımsak yiyin” diyor başlık, evet tahmin ettiniz, “Önemli Açıklamalar.” Biri “Finansman kuruluşlarının asli görevi verimli alanlara finansman bulmaktır” diyor, başlık aynı. Biri “Bu asgari ücretle aile geçinemez” diyor, evet başlık yine aynı: Önemli açıklamalar. Bunun neresi önemli? Öyle gözüküyor ki benden başka herkes önemli açıklamalar yapıyor. Bu nasıl iş?
İyi kötü 1971-1989 yılından bu yana yurt içi ve yurt dışında North Carolina State University, ODTÜ, Ohio University, University of Massachusets, Harvard Extension School, Simmons College gibi tanınmış akademik kurumları içine alan bir sürü okulda hocalık yaptım, 1989-2009 arası dünyanın yirmi-iki ülkesinde iş adamlarına eğitim programları verdim. Sizin anlayacağınız çiçeği burnunda biri değilim. Senelerdir gazetenizde köşe yazarlığı yapıyorum. Siz hiçbir internet veya basılı yayında “Dr. Osman Ata Ataç’tan Önemli Açıklamalar” diye bir başlık gördünüz mü? Ben görmedim. İşte o yüzden gazeteniz dahil basına kırgınım. Bundan böyle bana yazan okurlarımdan, beni referans olarak kullanan e-posta, İnternet sayfası, gazete yazısı hazırlayıcılarından, hatta hala varsa, mektup yazanlardan istediğim şu: Yazınıza mutlaka “Yapmış olduğunuz önemli açıklamalara atfen…falan…filan” diye başlayın. Söz gelimi “İşletme stratejisi tasarımına ilişkin yapmış olduğunuz önemli açıklamalar…” gibi. İstiyorum efendim. İsterken bir yüzüm de kara değil. Vermeyeni Allah bildiği gibi yapsın.
Latife bir tarafa şimdi bu yazıda yine önemli açıklamalar! yapacağım. Kurum idaresiyle devlet yapılanması arasındaki, belki de hiç aklınıza gelmeyen, paralelliklerden bahsedeceğim. Unutmayın bu yazıya referans veren her iletinize “Dr. Osman Ata Ataç’ın önemli açıklamaları” diye başlayacaksınız.
Ata sözlerimizden çok da katılmadığım biri ‘Eskiye rağbet olaydı bit pazarına nur yağardı’ şeklindedir. Geleceğe o kadar odaklandık ki geçmişe kimse pek rağbet etmiyor. Halbuki akıllı adam hatalarından çok akıllı adam başkalarının hatalarından öğrenir deyişi de vardır. Başkalarının hatalarını (veya sevaplarını) anlamak için geçmişi okumak gerekir. Zaten gelecekte şunlar olacak şeklindeki kehanet havalı yazıları okursanız çok büyük bir çoğunluğunun zaten olmuş olan, anlatılmış şeylerin başka başlıklar altında anlatılması olduğunu görürsünüz.
Matbaanın kurucusu İbrahim Müteferrika’nın ölümünden üç yıl sonra Fransa’da bir kitap basıldı. Yazarı 1689 doğumlu Charles-Louis de Secondat, baron de La Brède et de Montesquieu. Bizde sadece son adıyla tanınan Montesquieu, Aristo’nun düşüncelerinden Roma İmparatorluğu anayasalarına oradan İngiliz devlet yapılanmasına uzanan bir yelpazeyi inceleyerek yazdığı The Spirit of the Laws başlıklı kitabında bugün bizim ‘kuvvetler ayırımı’ dediğimiz ilkenin babası olarak bilinmesine neden olan bir konuyu inceliyordu.
Konunun detaylı tarihçesini siyaset tarihi düşünürlerine bırakarak şu kuvvetler ayırımı ilkesine bir bakalım. Günümüzde kuvvetler ayırımı ilkesi yasaları yapan ‘yasama’, yasaları yürütmekle sorumlu olan ‘yürütme’, ve yasaları yorumlamak ve onlara uyumu denetlemek için kurulan ‘yargı’nın’ birbirlerinden bağımsız olmalarını temel bir gereksinim olarak ortaya koyan ilke. Modern çağda bu üç kuvvete bir de dördüncüsü eklendi. O da basın. Yani haber verme ve haber alma aracıları. Kuvvetler ayırımı ilkesi diyor ki sürdürülebilir başarı için yasama, yürütme, yargı ve basın birbirlerinden bağımsız olmalıdır. Yasama, yürütme, yargının bağımsızlıkları Eski Yunan’dan Roma’ya oradan da özellikle Montesquieu gibi düşünürlerin sayesinde orta, yeni ve modern çağa uzanan yelpazede şu veya bu şekilde anayasalarda yer alıyor. Son zamanlarda ‘basın özgürlüğü’ adı altında basının bağımsızlığının da modern medeniyetlerin vaz geçilmez ilkelerinden biri olarak yasalarda yerini aldığını görüyoruz.
Şimdi soruyorsunuz “Hoca, bunları biliyoruz senin önemli açıklamaların nerede?” diye. Hemen yazıyorum. Benim önemli açıklamam şu: İster devletin yapılanmasında olsun isterse herhangi başka bir kurumun, bu dört işlev değişmez. Aynen devlet yapılanmasında olduğu gibi biri veya birileri işletmenin çalışma düzeninin kurallarını yapacak, biri birileri bu kurallara göre işletmeyi yönetecek, biri veya birileri kuralları yorumlayacak ve uyumu denetleyecek, tüm bunlar konusunda da işletmenin üyeleri haber alacak ve birbirlerine haber verecek. Sizin anlayacağınız işletmelerde de yasama, yürütme, yargı ve haberleşme işlevleri vardır. Bir düşünürseniz herhangi bir kurumda bu dört başlık altına girmeyen bir etkinlik bulamazsınız.
Şimdi bu önemli açıklamadan sonra çok önemsediğim bir soruya geçelim: Montesquieu gibi düşünürlerin oraya attığı ve sonraki, özelikle ABD anayasasını hazırlayan ‘kurucu ataların’ uyarladığı kuvvetler ayırımı ilkesinin işletmelerde uygulanması iddia edildiği gibi sürdürülebilir başarı için düşünülmeli mi? Başka bir deyişle bir işletmede işletmenin strateji, yönetim, pazarlama, üretim ve satış kurallarını bir ekip yapsa, bu ekipten bağımsız bir yönetim bu kurallara göre işleri yürütse, bunlardan bağımsız bir denetim kurallara yorum getirse ve yönetimin bu kuralara göre hareket edip etmediğini denetlese ve de örgüt mensupları ne olup bittiğini özgürce öğrenebilse bu işletmenin ‘sürdürülebilir başarıyı’ yakalaması daha kolay mı olur? Yoksa bu uygulanabilir bir düşünce değildir ve de kaos yaratmaktan başka bir işe yaramaz diye mi düşünürsünüz? Biraz düşünün.
İtiraf etmeliyim ki ilk bakışta bu fikir kulağa hakim işletmecilik kuramlarına ters ve adeta saçma gelebilir. Yine de ben bu konudaki ilave önemli açıklamalarımı yapmadan sizlerin bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum. Eğer lütfedip “Kuvvetler ayırımı konusunda yaptığınız önemli açıklamalara ilişkin…” cümlesiyle başlayan birkaç satır yazarsanız sevinirim.
Banal önemli açıklamalardan korunmanız dileğiyle...
Sağlıcakla kalın