Önemi ispatlanmış bir konu: Merkez Bankası özerkliği

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

2001 yılı özerk kurumları arasında yer alan Merkez Bankası fiyat istikrarı konusunda belli bir başarıya ulaştı. O nedenle yoluna özerk olarak devam edebilmesi için politikacıların Merkez Bankasına baskıdan uzak durmaları gerekir.

2001 krizi sonrası gündeme gelen güçlü ekonomi programının içerisinde yer alan finans sektörü ile ilgili reformlar ve Merkez Bankası özerkliği olumlu sonuçlar verdi. Finans sektörü disipline edilirken bazı bankalar sistem dışına çıktı. Kamu bankaları güçlendirildi. TMSF, BDDK gibi özerk kurumların devreye girmesi ile finans sektörü ve özellikle bankaların mali yapıları güçlendi. Bankaların yüzde 9’lara gerilemiş olan sermaye yeterlilik rasyoları hızla yüzde 20’ler seviyesine dayandı.
Bu güçlü yapı bir yandan daha sonraki dönemde 2008’ de ortaya çıkan dünya krizi sırasında birçok ülkede banka batmalarına yol açarken bizim bankacılık sektörümüzün içerisinden sistem dışına çıkmama sonucunu beraberinde getirdi.

Ayrıca bankalar kredi yelpazelerini genişleterek özellikle Kobilerin toplam krediden yararlanmalarını yüzde 4’ten yüzde 20’lerin üzerine yükselttiler. Dönem içerisinde meydana gelen dört Merkez Bankası Başkanı bankanın özerkliğini savunurken, onun geliştirilmesi içinde çalışmalar yaptılar ve politik baskılardan uzak hareket ettiler.

Zaman zaman Başbakan Erdoğan Merkez Bankası politikalarını eleştirdi. Bunlardan biri 2007 yılı Haziran ayında ihracatçılara yaptığı çağrıydı. İhracatçılara “ Merkez Bankasına söz geçiremiyorum, sizde baskı yapın dövizi yükseltsin” çağrısında bulundu. Merkez Bankası yönetimi, temel görevinin fiyat istikrarı olduğunu belirterek bu tür politik baskıları önemsemedi.  

Yıl sonunda enflasyon tek haneye düşüp Merkez Bankası uygulamaları olumlu sonuç verince Başbakan Erdoğan bu kez, “ Enflasyonu tek haneye indirme başarısını gösterdik” diyerek Merkez Bankasının elde ettiği sonucu hükümetlerinin başarı hanesinde yer verdi.
Bu somut örneğe karşın Başbakan danışmanlarının ve bazı Bakanların etkisiyle Merkez Bankası politikalarını eleştirmekten geri durmadı.
Son kredi faiz artış öncesinde Başbakan söylemleriyle uzun süre faiz arttırmama konusunda Merkez Bankasını baskı altında tuttu. Ancak Merkez Bankası dünya konjonktür’ deki gelişme ve kendi özerkliği içerisinde faiz artırımına gitti. Başbakan bu faiz artırımını değerlendirirken de, “ Faiz artırımı kararı aldılar, bakıp sonunda değerlendireceğiz” gibi eleştirel bir yaklaşım getirdi. Çok kısa bir süre sonrada, “ Faiz indirimi başlatılmalı” açıklamasını yaptı.

Merkez Bankasının son faiz indirimini bu kez yetersiz bularak yeni bir eleştiri getirdi. Bunun üzerine Merkez Bankası Başkanı Başçı’ ya istifa çağrıları bazı yazarlar tarafından dile getirildi. Buna karşın Bakan Ali Babacan ve Mehmet Şimşek Merkez Bankası özerkliğini savundular.
Merkez Bankası özerkliği 2001 yılından bu yana ülkemizde önemi ispatlanmış bir konudur. Ve o günden bu yana Merkez Bankası gelişen bir araştırma grubunun hazırladığı çok önemli bir veri setine sahiptir. Kararlarını buna göre almaktadır. Bütün bunlar ortada iken bazı danışmanların ve bazı yazarların etkisiyle Başbakan Erdoğan’ın Merkez Bankasına karşı eleştirel tavır takınması fazla anlamlı görülmüyor.

Ekonomimiz bütün badirelere rağmen, yeni bir model üretmeden yoluna devam edebiliyorsa bunda özerk kurumların ve Merkez Bankasının önemli rolü olduğu unutulmamalıdır.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar