Öncü sarsıntılar çok korkuttu!
Başta Rusya olmak üzere, gelişmekte olan ekonomilere yönelik finansal sarsıntıların çok tehlikeli olmaya başladığı bir döneme uyandık. Dolar önemli paralara karşı durgun bir görüntü sergiliyor, fakat Rus Rublesi ve petroldeki kayıplar beklentileri seri bir şekilde olumsuzlaştırıyor. Tepkisel yaklaşımlar, panik eğilimlerin kontrol altına alınmasını sağlayamıyor ve etki alanının genişlemesini önleyemiyor.
Ne olup bittiğini anlamak adına, yaşanmakta olan finansal sarsıntıların merkez üssünün Moskova olduğunu dikkate almakta yarar var. Geçen hafta içinde yapılan faiz yükselişine rağmen Rus Rublesindeki kanama kontrol altına alınamadı ve kapanış hiç istenmeyen seviyelerde gerçekleşmişti; olumsuzluğun etki alanını genişleteceği sinyalleri artmıştı. Bu haftanın ilk iş gününde Rubledeki kayıplar yüzde 10 düzeyini aşarken, en çok değer kaybeden ikinci para yüzde 3,4 ile Türk Lirası oldu; bunları yüzde 2 ile Hint Rupisi ve yüzde 1,4 ile Güney Afrika parası takip etti. Gelişmekte olan ekonomilerin risk primleri değişen oranlarda yükseldi, tüm hisse senedi endeksleri değer kaybetti.
Olağan dışı baskılar altında kalan ve tüm dikkatleri üzerine çeken Rus Merkez Bankası, pazartesiyi salıya bağlayan gece yarısı kararı ile şok faiz uygulamasına gitti: kısa vadeli faizleri yüzde 10,5’den yüzde 17’ye yükseltti. Devamında Ruble geniş bir bant içinde dalgalanmaya başladı, diğer gelişmekte olan ekonomiler de bu salınımlardan paralel bir şekilde etkilendi. Finansal piyasalardaki bu gelişmelerin, gelişmekte olanlardaki durgunlaşma eğilimini hızlandıracağı kanısı bu süreçte güçlendi; petrol fiyatının yüzde 4 ü aşan oranda gerilemesine sebep oldu.
Özellikle gelişmekte olan ekonomilere ilişkin kırılganlık algılamasının, daha önce öngörülmemiş düzeylere yükseldiğini dikkate almak gerekiyor. Düşünmeden edemiyoruz: OPEC günlük üretimi 2 milyon varil kadar kıssa idi, bu sarsıntılar muhtemelen yaşanmayabilirdi! Petrol fiyatı sert bir şekilde düşmez ve Rusya üzerindeki spekülatif ataklar bu kadar güçlü ve yıkıcı olamazdı; doğal olarak başta Türkiye olmak üzere diğer gelişen ekonomiler de olumsuz baskılar altında bunalmaz, beklentiler bu kadar karamsarlaşmazdı! Ne diyelim, fillerin tepişmesi böyle oluyor herhalde; daha az kaybeden ve ayakta kalabilenin kazanmış sayılacağı varsayımı üzerine stratejiler kuruluyor!
Sormak gerekiyor: petrol fiyatındaki düşüş bize yarıyor mu, yoksa dokunuyor mu? Günü kurtarmak adına olumlu etkiyi abartıp, olumsuz olanı görmezden gelenlerin ipi ile kuyuya inilir mi? Ne diyelim, atalarımız doğru söylemiş: denize düşen yılana sarılmak zorunda kalabiliyormuş ve bu duruma düşmemeyi beceremeyenlere güvenilemezmiş!
Rusya’nın durumu ve petrol fiyatı konusunda kalıcı düzelme olmadığı sürece, riskten kaçınma eğilimi başta ülkemiz olmak üzere gelişenleri olumsuz yönde etkileyecek. Ayrışıyoruz demek ve göz boyamak adına, kıtlaşan kaynakları israf etmek ekonomideki durgunlaşmanın hızlanmasını muhtemelen önlemeyecek. Son bir hafta içinde yaşananlar, riskten kaçınma eğiliminin dalgalı bir şekilde etkili olabileceğini ve kredi değerlendirme şirketlerinin fazla mesai yapmak zorunda kalarak notları kırmaya başlayabileceğini düşündürüyor.
Kırılan bir nesneyi eski orijinal hakine getirmek ne yazık ki mümkün değil. Bu yaşananlardan sonra OPEC petrol arzını fiyatın yeterince yükselmesini sağlayacak şekilde kıssa bile, hiçbir şey eskisi gibi olamayacak. ABD’nin parasal sıkılaşmayı ötelemesi bile, durumu düzeltemeyecek. Küresel ekonomi daha güçlü bir şekilde durgunlaşacak, finansal piyasalar ise gerçekleri görmezden gelebilme lüksünü tümüyle kaybedecek. Hesapsız borçlanabilmenin yerini net borç ödemeye bırakması, yaşanacaklar üzerinde belirleyici olacak.