Öncelikli politika borçları azaltmak olmalıdır!
Seçimler için partilerin vaat mi dersiniz, manifesto mu dersiniz, sözleşme mi dersiniz artık adına ne denecekse seçim sonrası yapacaklarını ve önceliklerini duyuyoruz. Hemen belirteyim ki, kim seçilirse seçilsin en önemli öncelik özellikle Dolar cinsi toplam borçların bir an önce azaltılması politikası olmalıdır.
Türkiye olarak kamu borç stokumuz gayri safi milli hasılamıza göre yüzde 30'ların biraz üzerinde. Yani görünen kamu borcu gelişmiş ülkelerle bile karşılaştırınca oldukça düşük bir oranda. Ama bizim çok önemli bir kur riskimiz var. Bu nedenle özellikle özel sektör dahil yaklaşık 450 milyar dolar olan dış borçlarımız büyük bir risk yaratıyor.
Gayri safi milli hasılamızın yüzde 7 civarına yükselmiş bir cari açığımız var. İşte en kısa zamanda cari açığın oranını yüzde 3 ve altına indirmek politikalarını ilan edip uygulamaya almamız şart. Yoksa çok ciddi bir ödeme krizine girebiliriz.
Çünkü iki yıl evvel dolar kuru 3.00 olduğu zaman 450 milyar dolar olan bu borcun karşılığı TL yükümüz 1 trilyon 350 milyar TL iken, şu anki 4.50 dolar kuru karşılığı 2 trilyon 25 milyar TL boyutuna erişmiş durumda. Yani iki yıl içinde yüzde 50 oranında TL karşılığı bir dış borç artışı yaşıyoruz.
Eğer Fed faiz artışlarını aynı şekilde sürdürmeye devam ederse, gelişmekte olan ülkelerden para çıkışları sürecektir. İşte böyle bir ortamda eğer, seçimlerden kazanan olarak çıkacak her kim ve hangi parti olursa, önceliği borç stoğunu aşağıya çekmek olmadığı takdirde, üstüne bir de TCMB özerkliğine müdahale etmeye kalkacak olursak, bu gelişmeler sahip olduğumuz borçların da etkisi ile yabancı yatırımcıların hızla ülkemizden çıkmasına neden olur.
Çok hızlı bir şekilde kamunun tasarrufa yönelmesi ve özellikle israf ve üretime katkısı olmayan her türlü harcamanın kısıtlanması çok önemlidir. Eğer bu süreç esnasında gelişmekte olan ülkelere ayrılan fon paylarında da azaltıma gidilirse, işte tüm bunların hepsinin üst üste gelmesi ekonomimiz için önemli bir baskı unsuru oluşturur.
Demem o ki, yol, köprü, hava alanı vs. için yapılan yatırım değerleri aslında ilgili yatırımların gördüğümüz bedeli değildir! Misal 3 milyar dolara mal oldu denen bir köprü için bu değer sadece yapımı için harcanan para değerini ifade eder. Ama bu harcamaların yarattığı yüklerin ve cari açığın yarattığı borç artışı yüzünden iç piyasa faizlerinde yaşanan artışların ve dış borç stoğunun kur artışı yüzünden TL karşılığında yukarıda verdiğim izahtaki artışların toplamı gerçek maliyetleri ifade der. Son iki yıl içinde üretim artışı yaratmayan cari açığı azaltacağına artıran tüm harcamaların sadece dolar cinsi toplam dış borcumuzun TL karşılığı yükü 675 milyar TL artmıştır. İç borç stokundaki artışı saymıyorum bile!
Kısacası siz tüm bu tip yatırımlar için harcanan ya da taahhüt edilen parayı ilgili harcamaların toplamı olarak düşünürken, açıkla büyüyen bir ekonomi olduğunuz için, yapılan bu harcamaların iç-dış borç üzerinde yarattığı kur ve faiz artışı nedeniyle gerçek yükü çok daha fazladır.
Bu gerçeği görmez, kurlar ya da faizler üzerindeki artışlar aynı şekilde sürmeye devam ederse, ekonomimizin krizden kurtulması mümkün olmaz.
Bugün size karamsar bir yazı yazdım diye düşünebilirsiniz. Ama benim pozitif bakışlı biri olduğumu bilirsiniz. Ben sadece yaşanan gelişmelere dikkat çekmek istiyorum. Çünkü tüm beklentiler ülkeyi yöneten ya da yönetecek olanların politik önceliklerine, doğru veya yanlış kararlarına göre değişkenlik gösterir. Türkiye'nin bu cendereden çıkma potansiyeli vardır. Tabi bu potansiyel doğru kullanılırsa. İktidarın ve diğer partilerin açıkladıkları seçim vaatlerine bakınca, bu yazıyı yazmak gereğini hissettim.
Umarım seçimlerden sonra iktidar gücünü alanlar asıl önceliğin borçların azaltılması ve cari açığın düşürülmesi olduğunu görürler. Devleti bir an önce diyete sokarlar. Yoksa zorunlu diyete girmek zorunda kalabiliriz.
BİST için 100.000 desteği çok önemli!
Teknik olarak BİST için 100 bin çok önemli bir destektir. Düşüncem BİST'in iki gün evvel belirttiğim endeks ve hisse bazında gapleri kapattıktan sonra yeniden toparlanması yönünde. Ama herhangi bir sebepten belirttiğim bu teknik destek yeniden aşağı yönlü kırılacak olursa, bu sefer 8 Mayıs tarihli 97.849 seviyesi ile sınırlı kalmayacak çok daha sert bir satış riskini yaşarız riskine dikkat çekmek istiyorum.
Kurların ve faizlerin düşmesi bu risklerimizin ortadan kalkması için çok önemlidir. Ama bunun olması için de iç-dış gerilimlerden çıkmamız ve her alanda yeniden iyi ilişkileri geliştirip hızla ekonomik toparlanma yaşamalıyız. Umarım seçimler yeni bir seçim doğurmaz. Umarım kim seçilirse seçilsin, içinde bulunduğumuz önceliklere göre politika önceliklerini belirler. Bunlar yapılırsa, yukarıdaki uyarılardan fazla korkmaya gerek kalmaz. Ama aynı şekilde davranmaya ve harcamaya devam edersek, üretim yaratmayan, cari açık ve borç azaltmayan harcamaları sürdürürsek sonra bunları iç güçler, dış güçler, muhalefet, eski iktidar yaptı diye kendimize suçlu aramayalım!