Öncelikler konusundaki uzlaşmazlıklar ve enflasyon rakamları
Aralık ayı enflasyon rakamlarının açıklanması ile birlikte finansal piyasalar hareketlenmeye başladı. Beklentilerden kötü çıkan rakamlar, birkaç haftalık sakinliğin ardından riskten kaçınma eğilimini yeniden tetikledi. Türk Lirası biraz daha değer kaybetti, piyasa faizleri bir miktar yükseldi ve varlık değerleri kısmen geriledi; açıklamayı takip eden ilk bir saat sonundaki tepkiler bu yönde idi. Gelişmeler, fiyat istikrarı hedefinin başka bir bahara kalmak durumunda olabileceğini düşündürüyor!
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan verilere göre Aralık ayında tüketici fiyatlarında ölçülen artış yüzde 1,64 olmuş ve yıllık rakam yüzde 8,53 düzeyine yükselmiş. Yurtiçi Üretici fiyatları kur artışına bağlı maliyet baskısından belirgin bir şekilde etkilenmeye başlamış; aylık artış yüzde 2,98 olurken yıllık oran yüzde 9,94 seviyesinde gerçekleşerek çift hane sınırına dayanmış.
Açıklanan enflasyon verileri, gerçeklerin peşinden koşan ve ne olup bittiğini anlamaya çalışanlara çok şeyler söylüyor. Muhtemelen tasarruf oranları gerilemeye devam edecek ve iç talepteki durgunlaşma eğilimi güçlenmeyi sürdürecek; bütçe açığı genişlerken cari açık küçülmeyecek. Ortalama tüketim paketi içinde zorunlu ihtiyaçların payı artarken, diğerlerinin payı gerileyecek. Borç alacak zincirindeki sorunlar ağırlaşacak, sorunlu kredi hacmindeki artış yeni rekorlara koşacak. Ekonomideki durgunlaşma eğilimi aşılamayacak ve işsizlikteki artış daha belirgin hale gelecek. Yatırımları artırmak yönündeki zorlamalar, bu olumsuzlukları gidermediği gibi mevcut sorunları ağırlaştıracak. Orta Vadeli Planın 2017 hedeflerinden uzaklaşma eğilimi hızlanacak.
Gerek yurtiçi üretici fiyatları içindeki ana sanayi gruplarına ilişkin detaylar ve gerekse ekonomi politikası uygulamalarına ilişkin uzlaşmazlıklar olumlu düşünmeye izin vermiyor. İkincisi döviz kurlarını artış yönünde tetikliyor ve oluşan maliyet kökenli baskı tüm olumsuzlukları besliyor. Sonuçta Orta Vadeli Plan Hedeflerine yansıyan evdeki hesap, çarşıya uymuyor veya uydurulamıyor.
Öncelikli hedef konusunda Siyasi İrade ile Finansal Sermaye uzlaşamıyor. Biri büyüme konusunun öncelikli olması gerektiğini savunuyor, bu nedenle faizler düştükçe enflasyonun gerileyeceği iddiasını ön plana çıkarmaya çalışıyor. Diğeri ise enflasyonun öncelikli hedef olması ve önümüzdeki altı ay içinde faizlerin sert bir şekilde artırılarak maliyet kökenli baskıların devre dışı bırakılması gerektiğinde ısrarlı olmaya devam ediyor. Bu inatlaşma Türk Lirasını ve kurumsal bilançoları yıpratıyor, beklentileri olumsuzlaştırarak riskten kaçınma eğilimini daha belirleyici hale getiriyor.
Yurtiçi Üretici Fiyatları, ana sanayi grupları açısından incelendiğinde ortaya çıkan görünüm iyimser olmayı zora sokuyor; üretime yönelik yatırım zorlamalarının sonuçsuz kalabileceğine ve mevcut kapasiteyi korumanın kolay olmayacağına işaret ediyor. Aralık ayında enerji fiyatları yüzde 5,06 ve ara malı fiyatları yüzde 4,05 oranlarında artmış; Türk Lirasındaki değer kaybının maliyet etkisinden net bir şekilde etkilenmiş, mevcut öncelikler değişmez ise böyle olmaya devam edecek. Dayanıklı tüketim malı fiyatlarındaki artış yüzde 0,15 ile sınırlı kalırken, dayanıksız olanlardaki fiyat artışı yüzde 1,35 düzeyinde gerçekleşmiş.
Bu veriler rekabet koşullarının bozulduğunu, borç ödeme yeteneğinin hızla zayıfladığını, nihai ürünlere yönelik talebin azaldığını ve mevcut kapasiteyi korumanın zorlaştığını haykırıyor. Bu koşullarda kimler üretime yönelik yatırım yapacak, kimler nasıl finanse edecek ve ekonomi nasıl olup ta büyüyecek?
Bazı yetkililer, Tüketici Fiyat Endeksi içindeki gıda maddelerine ilişkin tartının düşürülmesinde ısrar ediyor! Dedikleri yapılmış olsa ve tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 1,64 yerine yüzde 1,5 çıkmış olsa idi, riskten kaçınma eğilimi daha sınırlı kalır ve kurlar daha mı az yükselirdi? Hiç sanmıyoruz; bu saatten sonra gerçeği kısmen de olsa gizleyerek sonuç almaya çalışmak, çaresizliği itiraf dışında bir anlam taşımıyor!
Acı ama gerçek; faizler düştükçe enflasyon azıyor, beklentiler bozuluyor ve büyüme hedefinden uzaklaşma eğiliminin ivmelenmesi önlenemiyor.