Öncelik mali programda olmalı (YDI)
Son dönemde alınan ve alınması gündeme gelen ve neredeyse tamamı tasarrufları değil, vergi gelirlerini artırıcı nitelikte olan tedbirler, iç tüketimin son derece daralmış olduğu, dış talepte ve dış finansman kaynaklarında yüksek boyutta azalmanın görüldüğü bir dönemde, iç talebi daha da daraltarak büyümeyi daha da zora sokacaktır. Neredeyse Dünya'daki tüm ülkeler ekonomilerini canlandıracak Keynezyen tedbirler uygulamaya koyarken bizim kemer sıkma politikaları uygulamamız ne kadar mantıklı? Herhalde hiç kimse bugünkü küresel şartlar altında, artan bütçe açığı nedeniyle 2008 sonunda %28 olan kamu borçluluk oranının bu sene sonunda %34'e çıkacak olması nedeniyle, "eyvah, ülke batıyor, enflasyon patlayacak, ben öyleyse yatırım/tüketim yapmayayım" gibi bir düşünce yapısında değildir. (Hele diğer ülkelerin ayyuka çıkan borçlulukları dikkate alındığında). O zaman bu gereksiz kemer sıkma neden? Acaba, bu alınan tedbirlerin bu sene 60 milyarı aşacak olan bütçe açığını kısmen azaltarak, Kamunun borçlanmasını aynı oranda düşüreceği, bu durumun da piyasaya daha fazla kaynak bırakarak ekonomik aktiviteyi canlandıracağı gibi son derece yanlış bir fikir mi yatıyor bu planların arkasında? Halbuki, depresyon zamanlarında parasal genişleme yaratamadan bütçe açıklarını azaltmaya çalışmak, krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramaz.
Eğer bir ekonomi kapasitesinin altında performans gösteriyorsa, kısa-orta vadede para arzındaki artışlar değişik oranlarda üretim, faizler ve ihtiyati para stoklarına yansır. Türkiye'de yaklaşık 1 senedir MB tarafından biraz da utangaç bir şekilde sağlanan kısa vadeli likidite ise ağırlıklı olarak bankaların ihtiyati stoklarına yansımıştır. Bu nedenle de parasal büyüklüklerde istenen ölçüde bir genişleme yaşanmamıştır. (Bugüne kadar kamunun artan finansman ihtiyacı ise, neredeyse birebir olarak özel sektör kredilerinin azalması ile karşılanmıştır.) Piyasada ne tüketim, ne de yatırım bakımından henüz yeterli bir ivme yoktur. Bu ivmeyi tek başına MB'nin faiz indirimleri sağlamamıştır, sağlamaz da. Bu ivme ancak doğrudan parasal genişleme uygulamaları ile eş zamanlı olarak kamunun tüketici güvenini sağlayacak önlemler alması ve piyasaların da gerçekçi bir orta vadeli mali programla ikna olmasıyla sağlanabilir. Bugün uygulanan ve uygulanması planlanan kemer sıkma politikası ise tek başına bu sonuçları sağlamayacaktır. (Bunun ötesinde, yurtdışı ile eklemlenmiş bir ekonomi içerisinde, üretici kesimlerin Dünya'daki gelişmelerden tümden bağımsız bir şekilde yatırım kararı vermelerini beklemek fazla iyimserlik olur.)
Tüketici güveninin ayakta tutulması bir ölçüde kamunun kriz zamanlarında otomatik dengeleyici vazifesi görmesiyle sağlanır. Yani, ileriye dönük beklentiler kötüleşip özel sektör yatırım ve harcamalarını durdurduğu zaman Kamu harcamalarına devam ederek (ve yeri geldiğinde artırarak) ekonomiyi su üstünde tutar. Ayrıca, işsiz kalanlara yardım yaparak, hem bu insanların sıfırlanan tüketim harcamalarını destekler, hem de işsiz kalmasa bile ortamdan etkilenerek tasarruflara yönelen diğer çalışanlara da "korkmayın, tüketimden kısmayın, işsiz kalsanız bile ben siz destek olacağım" mesajı verir. Ayrıca, krizle birlikte otomatik olarak azalan doğrudan vergiler de, özel sektörün üzerindeki mali yüklerin kısmen azalmasını sağlar. Ekonominin ivmelenmesinin diğer şartı olan piyasaların güveninin kazanılması ise yukarıda da belirttiğim gibi orta vadeli gerçekçi bir mali planın yürürlüğe sokulması ile sağlanır.
Hükümet her ne kadar işsizlik ödeneklerini bir parça artırmış ise de, bugüne kadar tüketici güvenini yeterince sağladığı söylenemez. Üstüne üstlük, bugün gündemde olan vergi artışlarının tek başına ele alındıklarında, tüketici güveni ve alım gücünü azaltıcı etkileri söz konusudur. Hükümet, kemer sıkma konusunda tamamen yanlış bir zamanlama izlemektedir. Sıralama önce mümkünse bir İMF anlaşması ile desteklenen gerçekçi ve ikna edici bir mali program, ve gerekiyorsa 2010 ve akabinde kemer sıkıcı uygulamalar olmalıydı. Şimdilik tek başına alınmış görüntüsü veren bu tedbirler ekonomik aktiviteyi daha da daraltmaktan başka bir işe yaramayacaktır.