Önce yanlışı bulsak!
Onlarca yıldır yapısal reformlar konuşulur. Daha çok günlük yaşamamız yapısal reformların önündeki en büyük engel olmalıdır. Böyle yapınca günü kurtarmayı başarsak da uzun dönemde istikrarı ertelemek zorunda kalırız. Bu nedenle ekonomide köklü çözümlere ulaşamaz, uygun olmayan temel üzerine bina inşa etmeyi sürdürürüz. Devrevi ekonomik krizler yaşar dururuz. TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu tarafından hazırlanan ‘Türkiye Sanayisinin Bugününe Bakış ve Öneriler’ raporuna bir de bu gözle bakınca, raporu hazırlayan Dr. İzak Atiyas’ın bulguları ayrı bir önem içeriyor.
İmalat sanayinin önündeki kısıtları ve geleceğe yönelik sanayi politikası önerilerinden oluşan rapordaki bir olumlu bulgu, imalat sanayinde ar-ge harcamalarının ciroya oranının artıyor olması. Bu şirketlerin verimliliğini artırıyor. Ancak imalat sanayinin önündeki en önemli sorunlardan biri küçük şirketlerin verimlilik düzeyinin göreli olarak düşüş olması. Bu olgu ortalama verimliliği aşağı çekiyor. Sadece bu kadar değil. Bu durum teknoloji sınırına yakın, ileri düzey teknolojiler kullanabilen ve genellikle büyük olan şirketler ile küçük ve orta ölçekli şirketlerin iş birliğini zorlaştıran bir etken olarak devreye giriyor.
TÜBİTAK'ın teşvikleri verimliliğe katkı verdi, istihdamı olumlu etkilemedi
Bu farklılık ‘büyük’ler ile ‘küçükler’in hedeflerinin de farklı olmasına yol açıyor. Büyükler ar-ge ile küresel dönüşümlere ayak uydurmayı hedeflerken, küçüklerin ise büyüklerin teknoloji ve verimlilik düzeylerine yaklaşmayı hedeflemeleri gerekiyor. İhracat yapabilmeleri küçüklerin bu hedefe ulaşabilmelerin bir ön koşulu olarak devreye giriyor.
Rapordaki bir diğer bulgu da küçüklerin neden verimli olan büyüklerden daha hızlı büyüdüklerinin tespit edilmesi gerekliliği olarak karşımıza çıkıyor. Muhtemelen kamu eliyle teşvik edilen bu durumun önlenmesi, bu nedenle de teşvik politikaları ile verimlilik arasındaki ilişkinin analiz edilmesi gerekiyor.
Bu noktada da ilginç bulgular var. Örneğin istihdam teşvikleri istihdamı olumlu etkilerken emek yoğun teknolojileri özendirerek verimlilik artışı üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor. Dünya Bankası’nın bir araştırmasına göre, TÜBİTAK teşviklerinin verimliliğe pozitif katkısı olduğu, buna karşın istihdamı olumlu olarak etkilemediği örneği veriliyor.
Teşvik programları kadınların iş bulma ihtimalini artırıyor
KOSGEB kredileri ise istihdama olumlu katkıda bulunurken, verimliliğe olumlu yansıması olmuyor. KOSGEB’in bir çalışmasında ise ar-ge ve inovasyon desteğinin istihdam üzerinde sadece bir dönem ortaya çıkan daha sonra kaybolan bir etki gösterdiği şeklinde.
Başka araştırmaların da üzerinde durulması gereken değişik sonuçları var. 2016’da yapılan bir araştırmaya göre 2008 Teşvik Programı genç erkeklerin değil, kadınların iş bulma ihtimalini artırıyor. Hem de becerisi düşük yaşlı kadınların. Yüksek eğitimli veya yüksek becerilere haiz kadınların iş bulma ihtimali de tersine etkilenmiş görünüyor. Başka bir bulgu da genç girişimlerin, yaşlı girişimlere göre daha çok istihdam imkanı yaratması.
Dr. İzak Atiyas’ın sanayileşme politikalarına ilişkin tespit ve önerileri önce ‘yanlış’ın bulunması, sonrasında yanlışta ısrar edilmemesine yönelik önerilerle sürüyor. Üretim ve ihracatta yüksek teknolojiye dayalı katma değerli ürünler üretmek, bu yolla kalıcı olarak rekabet gücü kazanmak, ihracat ile ithalat arasındaki negatif farkı gidermek, dış ticaret açığını, cari açığı ortadan kaldırmak istiyorsak bu önerilere, benzer araştırmaların sonuçlarını dikkate almak zorundayız. Sanayileşirken yanlışta ısrarın yararı olmadığı gibi fazlasıyla bedel ödettirdiğini yaşayarak görüyoruz.