Önce tepkisizlik sonra agresif politikalar
TCMB'den dün bir sürpriz gelmediğine göre, 2012 öngörülerine devam edebiliriz. Küresel ekonomi genel olarak zayıf gözüküyor. Yaşanan büyük kredi krizinden sonra politika yapıcıların manevra alanı da daraldı. Ekonomideki toplam talebi dengelemek adına, devletler harcamaya yönelmişlerdi. Bu harcamalar, hem politik açıdan hem de piyasalar açısından artık sürdürülemez duruma geldi. Bu nedenle; ekonomilerindeki ilk toparlanma sinyalinde, ABD ve İngiltere gibi ülkeler harcamaları kısarak açıklarını düşürmeye başlayabilirler. Euro Bölgesi'ndeki ülkeler ise bu işi yapmak zorunda kalacaklar.
Euro Bölgesi'ni birkaç ayrı zaman diliminde değerlendirmek gerekiyor. Kısa dönem için iyimserim. Geç ama güçlü bir politika tepkisi gelebilir. Avrupa Merkez Bankası'nın(AMB) geçen haftaki 490 milyar euroluk operasyonu bunun sinyalini veriyor. Operasyon, İtalya'nın borçlarını daha düşük faizle çevirmesi için bir 'dolaylı destek' şeklinde görülebilir. Bunun adı 'parasallaştırma' olsa da, kimse bu ifadeyi telaffuz etmiyor.
Yatırımcılar 'AMB ne zaman tam destek verecek?' sorusunun cevabını merak ediyor. Banka iflasları ve sorunlu ülkelerin tahvil fiyatlarında bir çöküş yaşanana kadar, kemer sıkma ve likidite desteği bölgedeki temel politikalar olmaya devam eder. AMB, köşeye sıkışana kadar ülke tahvillerine 'açık destek' vermeyebilir. Arka kapıdan girmek, onlar açısından şu aşamada daha mantıklı. Avrupa'daki hisseler 'ucuz' gözüküyor. AMB kısmi destek sağlamaya devam ederse, hisseler de toparlanabilir. İyi getiri potansiyeli olsa da, bankacılık hisselerinden uzak durulması taraftarıyım. Yüksek temettü veren şirketler tercih edilebilir.
Orta döneme bakarsak; AMB'nin sağlayacağı kolay paraya rağmen sorunlar devam eder. Bu problemler, Yunanistan özelinde ve Euro Bölgesi büyüme rakamında kendisini gösterebilir. 2012 yılında bir euro çöküşü olmaz. Büyüme rakamları düştükçe, kriz biraz daha kötüleşir. Uzun dönem için karamsarım. Almanya'nın düşündüğü şekilde euro çalışmaz. En azından Yunanistan gider. Özetle; belli belirsiz likidite operasyonları ve büyüme karşıtı kemer sıkma önlemleri, Euro Bölgesi'nin resmi politikaları oldu. Bölge, dünya piyasalarında oynaklık ve kriz yaratmayı sürdürecek.
Gelişmekte olan ülkelerde yavaşlama emareleri görülüyor. Türkiye sıkı para politikası uygularken, BRIC ülkeleri faizleri düşürüyor(Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin). Gelişmekte olan ülkelerin önümüzdeki dönemde gelişmiş ülkelerden çok daha iyi performans göstermeleri zor olabilir. Gruptan bazı bireysel oyuncular aradan sıyrılıp ekstra performans gösterebilirler. Ancak büyük fonlar açısından bakıldığında, gelişmekte olan ülkelerin portföydeki ağırlığını arttırmak, BRIC ülkelerinde ciddi pozisyonlar almak anlamına geliyor. Kurumsal yatırımcıların, bu konjonktürde önemli pozisyonlar alma olasılığı düşük.
2012'ye girilirken ABD ve Avrupa'daki sorunlar az çok biliniyor. Fakat BRIC ülkelerindeki yavaşlamanın boyutu gibi bir bilinmeyen de denkleme giriyor. Küresel ekonomideki yavaşlama karşısında, devletler cevap vermekte zorlanacaklar. Kamu sektörünün borcu, 2008 ve 2009'a göre daha yüksek. Yavaşlama karşısında önce bir politika tepkisizliği ve bunun yol açacağı aşırı oynaklık; akabinde ağır bir yavaşlama sürecine girilmemesi için para musluklarının açılması ve diğer destek politikaları gündeme gelebilir.
Okuyucularıma sağlıklı ve bol kazançlı bir yıl diliyorum.