Önce gazı bul sonra şebeke büyüt! Yoksa elektriğin de gazın da kesilir
Önceki yazılarımızda yeri geldikçe değindiğimiz bazı konularla ilgili kamuoyundaki farkındalık hızla arttı ve yayıldı. Nasıl artmasın ki? Vatandaş ve iş dünyası geçen yılın son günlerinde elektrik ve doğalgaz kısıntılarıyla karşı karşıya kaldı. Peki, elektrikler neden kesildi ve bunun arkası neden alınamıyor? Tabii bundan sonra ne olacak? Cevapları birlikte arayalım. Başlıyoruz...
Öncelikle, ev ve işyerinize gelen elektriği size bölgenizdeki dağıtım şirketi ulaştırıyor. Ülke sathında bu şirketlerden 21 adet var. İstanbul’da AYEDAŞ ve BEDAŞ var. Bursa’da UEDAŞ, Sakarya ve İzmit’te SEDAŞ vs.
Elektriği kesilen herkes haklı olarak önce bu şirketlerin çağrı merkezlerini arıyor. Ama elektrik tüketicilerinin bilmesi gereken şu. Son günlerdeki yaygın ve uzun elektrik kesintileri, bölgesel dağıtıcılardan kaynaklanmıyor. Onlardan kaynaklanan kesintiler de olabilir ama onlar bugünkülerden farklı. Zaten EDAŞ’lar hat bakım onarım yenileme çalışmaları nedeniyle kesintileri çoğunlukla önceden duyuruyor.
Yani İstanbul Anadolu Yakası’ndaki AYEDAŞ ile Avrupa Yakası’ndaki BEDAŞ’ın geçtiğimiz hafta yaptıkları “Kesintiler devletin (TEİAŞ) elindeki iletim şebekesinden yeterince elektrik gelmemesi yüzünden kesildiği” yönündeki açıklamaları doğru.
O halde cevaplanması gereken soru şu: Dağıtım bölgelerine neden yeterli elektrik gelmedi/gelmiyor? Bunun iki nedeni olabilir: Birincisi üretim eksikliği. İkincisi ise son günlerdeki yaygın kesintilerin tetikleyicisi olarak gösterilen, aşırı yağış ve fırtınanın elektrik iletim hatlarında kopmalara ve arızalara yol açması.
Şu günlerde yaşanan ağır kış şartlarını küçümsemeyelim ama Türkiye’nin tarihinde hiç görmediği ölçüde ağır meteorolojik şartlarla mücadele ettiğini söylemek de zor. Bir farkla: Kürsesel ısınma etkisiyle olağandışı meteorolojik hareketler arttı. Yani kar aynı kar ama yağış şekli ve birim zamanda yeryüzüne inen miktarı dengesiz. Çok dar zaman aralığına çok yüksek yağışlar düşüyor. Hava sıcaklıkları da öyle. Uzun süre mevsim normallerinin altında seyreden ısı bakıyorsunuz normale dönmek yerine tam tersi bir anormallikle karşımıza çıkıyor.
Yine de son günlerdeki elektrik kısıntılarının tek nedeni hatlardaki arıza/kopma değil. Tam bu noktada bir başka meseleye geliyoruz. Aslında Türkiye’nin mevcut elektrik üretim kapasitesi ihtiyacı fazlasıyla karşılayacak düzeyde. Buna rağmen şebekeye yeterli elektrik verilemeyebiliyor. Dikkat, yeterli elektrik “üretilemeyebiliyor” demiyoruz, “verilemeyebiliyor” diyoruz. Çünkü ihtiyacınızı karşılayacak kadar elektrik üretseniz bile bunu tüketiciye ulaştıramayabiliyorsunuz. Bunun nedeni ise şebekenin dengeli bir coğrafi dağılıma sahip olmayışı. Ya da iletim şebekesinin, santrallerin coğrafi dağılımındaki bu dengesizliği telafi edebilecek bir yapıda kurgulanmayışı.
Türkiye’nin doğusunda, o bölgelerde tüketilemeyecek kadar çok elektrik üretilebilirken, batıda durum tam tersi. Yani batı illerinde ihtiyacı kesintisiz karşılayabilecek kadar üretim kapasitesi yok. Hatta tüketim özellikle de kuzeybatıda yoğunlaşıyor. Yani İstanbul, İzmit, Bursa’yı da kapsayan Marmara Bölgesi’nde.
İşte bu şebeke dengesizliği ve daha da ötesi şebeke yetersizliği yüzünden, tüketim noktasına ulaştıramayacağınız elektriği üretmenizin kaynak israfından başka bir sonucu olmaz. Yani, ancak şebekenin kaldırabileceği kadar elektrik üretebiliyorsunuz. Bir diğer elektrik üretememe nedeni ise kaynak yetersizliği. Elektriği rüzgar, güneş, su, doğalgaz ve kömür gibi kaynaklardan üretiyoruz.
Ve dikkat. Burada doğalgazın kritik bir rolü var. Onu sadece elektrik üretiminde değil, ısınmada ve sanayide de kullanıyoruz.
Son günlerde aşırı soğukların etkisiyle evlerde gaz tüketimi artınca kimi elektrik santrallerinin gazı kısılıyor. Bu yüzden de olağan şartlar altında elektrik üretiminde en az yüzde 30 payı bulunan doğalgaz santralleri yeterince çalışamaz hale geliyor. Bu da elektriğin istenilen miktarda ve istenilen coğrafi dengeyi de tutturabilecek şekilde üretilip tüketiciye ulaştırılmasını imkansız hale getiriyor.
Sonuç itibariyle, nedenleri ne olursa olsun, şebeke yetersizliği/ dengesizliğiyle üretim kısıtları kentlere, kasabalara gelen elektriği azaltıyor. Ve dağıtıcılar da tüketicilere elde ne varsa ancak onu ulaştırabiliyor. Yani bir kere daha söyleyelim, mecburen kısıntıya gidiyor.
Bunu önlemenin yolu iklim şartlarından kolayca etkilenmeyecek dayanıklılıkta ve modern teknolojilerle daha iyi yönetilebilecek bir iletim şebekesine sahip olmaktan geçiyor. Mevcut fiziki altyapı kalitesiz mi? Öyle demek haksızlık olur. Ama yetersiz ve coğrafi dağılımı iyi ayarlanamamış durumda. Bolca HES’in yer aldığı Kuzey Doğu Anadolu’dan batıya elektrik taşıyacak bir ana iletim hattının kurulmakta olduğunu ancak geç kalındığnı, aynı şekilde Çanakkale Boğazı’nın altından ikinci bir hat geçirilme çalışmalarının devam ettiğini ve bunda da geç kalındığını söylememizde yarar var.
Bu arada, Türkiye’nin mevcut doğalgaz arz kapasitesi yüksek talep dönemlerinde talebi karşılayamazken, doğalgazın yeni illere ulaştırılması için de ihaleler yapıldı, yapılıyor. Tamam, yapılsın ama öncelikle ülkeye gelen gaz miktarını ve bunu ülke çapında sıkıntısızca dağıtmanızı sağlayacak bir iletim altyapısını da kurmak zorundasınız. Aksi takdirde gelecek kış ayları bugünkünden daha rahat geçse bile elektrik kesintileri kaçınılmaz olur. Çünkü evlerin gazı kesilmesin diye önce elektrik santrallerinin gazını kesiyorsunuz. Hatta şu günlerde olduğu gibi, o da yetmezse sanayi bölgelerinin gazını kısmak zorunda kalırsınız. Yani olmayan gazı dağıtmaya çalışmanın anlamı yok. Önce gaz, sonra dağıtım ağı genişlemesi…