Ön yargılardan arınıp “empati” ile diyalog için masaya oturmanın zamanı

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Her gün ölümlere yol açan terör olayları haberlerinin son bulması için “tepkisini naif  bir söylemle televizyonda ortaya koyan öğretmen de “ bildiri yayınlayan bilim adamları da”, bazı yöneticiler ve bazı medya kuruluşlarınca “PKK’ya destek veren, terör yanlısı” ilan edildiler. Bildiriye imza atan yabancı akademisyenler de, “Bilgisizlikle suçlanıp ülkemize davet edildiler”. Hükümet sözcülerinin ve desktekleyicisi medyanın bu tutumu toplumda “Suskunluğu, görüş açıklamamayı, tartışmasızlığı” gündemde tutma istiğini ortaya koyuyor.Davalar açılıyor, üniversiteden uzaklaştırma soruşturmaları başlatılıyor.

Oysa, bizim güzel atalar sözümüz  “Barikayı hakikat, müdaveleyi efkardan doğar” diyerek, doğruya varılması için “fikri tartışmanın” olması gerektiğini ortaya koyar. Bu aynı zamanda “doğru” düşünceler kadar “yanlış” düşüncelerinde bu “müdavelede” ortaya konulacağını kabul eden bir sözdür...

Yöneticilerimiz de zaman zaman, “Şiddet içermedikçe, her türlü fikrin açıklanmasının demokrasimizin gelişmesinde etkin olacağını” açıklıyorlardı.

Şimdi suçlamalarla, davalarla bir “suskun toplum” oluşturlmaya çalışılıyor. Söylenen sözlere, bildiride yer alan cümlelere yeni, abartılı  anlamlar yükllenip “terör” ile özleşleştirilmeye çalışılıyor. Bu dönemin ruhuna uygun bir durum olsa gerek...

Şimdi vakit kaybetmeden bu durumdan kurtulmak, bu ortama son vermek için, Hükümetin sağlıklı bir ortamda sorunları tartışabileceği bir yapıyı  hazırlamalıdır. Sorunun çözümü için toplumsal işbirliğine, beraberliğe ihtiyacımız vardır. Bunun için toplumun bütün kesimlerinin ön yargılardan arınmaları gerekir.  “Empati” ile masada yer alacak siyasilerin, STK temsilcilerinin, akademiya üyelerinin çözüm için “ortak akıl” oluşturulması için bir araya gelebilmeleri gerekir. Yaşanan ortamı “normalleştirmek”için buna ihtiyaç vardır. Yeni gerginliklere yol açacak tutumlar, suçlamalar sorunun çözümüne yardım etmeyecektir! 

Sorun büyük ve önemlidir. Ancak, tartışlarak diyalog içersinde çözüm aranarak doğru çözüme ulaşılabilir. Yakın geçmiş bu konuda en aykırı gruplarla PKK yöneticileriyle bile diyalog kurmanın ölümleri azaltan, şehit cenazelerinin sonlandıran sonuçlar verdiğine tanık olduk. Bu nedenle “diyalog” arayışları önermeyi “terörist desteklemesi” olarak görmek, üzerinde yeniden düşünülmesi gereken bir  konudur.      

Unutulmamlalıdır ki,  bugünün “hendek başındaki gençliği” dünün “taş atan çocuklarıdır.” Diyalog önerenleri suçlamak çözümü kolaşlaştırmaya değil, toplumda suskunliuğun hakim olmasına neden olur...

Devlet doğal olarak bir yandan hendek kazılan ilçelerdeki teröre son verme çalışmalarını sürdürülmelidir/sürdürülecektir. Ama bunu yaparken toplumsal diyalogla “ortak aklın yol göstericiliğine” ihtiyaç olduğu da unutulmamalıdır

Hacı Mustafa Kıvanç’ın vefatının hatırlattığı

Adana  Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvenç’ın babası Hacı Mustafa Kıvanç’ın  ölüm haberi bana onunla ilgili bir bankacı dostumun anlattığı geçmişteki bir olayı hatırlattı. Bankacı dostum şöyle demişti, “Biz iflas eden bir firmanın deposurdaki kumaşları satılığa çıkarttık. Mustafa Kıvanç, satın alıp kumaşları eslim alıp gitti. Bir süre sonra geri gelip ‘Bu işte yanlış var’ diye bankaya başvurdu. İşlemin son bulmasının rahatlığının bozulmaması için, satışı yapan arkadaşlar ‘Yanlış yok. Malı aldın parayı ödedin. İşlem tamam’ diye yanıt vermişler. Mustafa Kıvanç, ‘Ben bana verdiğiniz kumaşı götürüp ölçtüm. 100 değil, 130 bin metra çıktı. Size yaptığıım eksik ödemeyi tamamlamaya geldim. Bana haram yedirmeyin, şu ödeyeceğim farkı kabul edin’ diyerek ek ödemeyi yapmış. ” Dürüstlük timsali işadamı Hacı Mustafa Kıvanç’ı rahmetle anarken, ailesi ve yakınlarına sabır ve başsağlığı dilerim.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar