Olumsuzluklar bardağı taşma yönünde alarm mı veriyor?
Geride bıraktığımız hafta ortasına doğru küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, riskten kaçınma eğiliminin yeniden belirleyici olmaya ve aksi yönde beklenti oluşturmaya çalışanların yıpranmaya başladığını düşündürüyor. Başka bir deyişle olumsuzluklar bardağının taşma sınırına geldiği yönündeki algılar güçleniyor, sabır sınırları zorlanıyor; düşen son damlaların sebebinin ne olduğu ise önemsizleşiyor.
Son bir hafta içinde finansal piyasa cephesinde ilginç gelişmelere tanık olduk. Dolar gelişmiş ülke paralarına karşı değer kaybetmeye devam etti; fakat benzer eğilimin gelişen ekonomi paraları karşısında söz konusu olması konusundaki zorlamalar geri tepmeye başladı. Benzer bir durum tahvil getirileri cephesinde de yaşandı; gelişmişlerin tahvil getirileri seri bir şekilde gerilerken, gelişmekte olanlar bu duruma ayak uyduramadı ve risk primleri yükseliş eğilimi sergiledi. Sermaye piyasalarında ise, pasif şekilde avlarını bekleyenlerin gerildiği ve başlarının çaresine bakmak üzere hareketlenmek durumunda kaldığı dikkat çekti. Güvenli liman olarak bilinen değişkenlere yönelik ilgi artarken istikrarsızlaşma yönündeki sinyaller güçlendi.
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız gelişmelere sebep olacak bir dizi faktör var; fakat piyasalar sadece bir tanesini ön plana çıkarıp diğerlerini görmezden gelerek, eğilimleri kontrol altında tutabilmenin yollarını zorlamaya çalışıyor. ABD Başkanı konusundaki kısmen abartılı olumsuz gelişmeler, olumsuzluklar bardağının taşmasına ve riskten kaçınmanın yeniden ön plana çıkmasına neden olan faktörlerden sadece biri olabilir!
Fakat eşanlı olarak en az abartılan gerekçe kadar önemli başka faktörler de vardı! Finansal piyasalar iyimserliğin zirvelerini zorlarken, işlem hacimler gerilemiş ve iyimser senaryolar etkisini kaybetmeye başlamıştı; başka bir deyişle gelişmeleri kontrol altında tutmak ve fiyat oynaklıklarının artmasını engellemek çok zorlaşmıştı. ABD para otoritesinin 13-14 Haziran tarihlerinde yapacağı Açık Piyasa İşlem Komitesi Toplantısında dolar faizlerini yüzde 0,25 oranında yükselteceği beklentisi güçlenmiş, tahvillerin ve devamında diğer piyasaların bu olasılığa vereceği tepki gerginliği hatırı sayılı ölçüde yükseltmişti.
Gelişmiş ekonomilerin Devlet Tahvillerinin ikinci piyasası derinlik açısından eşsizdir, ABD’ninkiler ise bu açıdan daha bir özeldir; yapay bir şekilde ve para otoritesinin önemli katkısı olmadan yönlendirilmesi en zor olanıdır. Gerçek ile yapay olan eğilimleri karıştırmamak için bir çeşit pusula özelliği taşırlar. ABD para otoritesinin tahvil alımlarını kestiği ve menkul kıymet portföyünün büyüklüğünü değiştirmediği son iki yıla baktığımızda iyimser olmak nerede ise olanaksızlaşıyor. Biri bir buçuk yıl önce ve iki tanesi son altı ay içinde olmak üzere dolar faizi tam üç kere yükseltilmiş; fakat 10 yıl vadeli ABD Devlet Tahvilleri’nin getirisi yükselmek yerine gerilemiş! Bu gelişme, kurumsal yapının risklerini azaltmayı başaramadığı için önemli gelişmeleri görmezden gelerek piyasaları manipüle etmek ve bir kez daha para otoritesi ile inatlaşmayı zorlamak durumunda kaldığına işaret ediyor. Bu durum normalleşme olarak açıklanamaz ve kırılganlığın tehlikeli olabilecek şekilde artmaya devam ettiği anlamındadır.
Söz konusu tahvillerin getirisi son altı ay içinde iki kez yüzde 2,60 seviyelerini test etmiş, fakat her seferinde yüzde 2,40 seviyesinin altına inmekten kurtulamamış. Bu tablo, riskten kaçınma eğiliminin güçlendiğini ve iyimser senaryoların beklentiler üzerinde umulan etkiyi yaratamadığını haykırıyor. Geride bıraktığımız hafta içinde yüzde 2,20 düzeyinin altına doğru bir hareketlenme yaşandı ve ortalık ciddi bir şekilde karıştı!
Koşullar böyle olunca sormak gerekiyor! Haziran ayında dolar faizleri bir çeyrek puan daha yükseltilir ise, 2006 yılı mayıs ayındakine benzer yönde ve beklentileri tarumar edecek türden bir dalgalanma yaşanır mı? Devamında gelişmelerin yeniden kontrol altına alınması ve yıkıcı gelişmelerin engellenmesi mümkün olabilir mi? Geride bıraktığımız hafta içinde fiyat oynaklıklarının bir buçuk yıl öncesindeki düzeyine yükselmesine neden olan gerginliğin sebebi, bu türden bir endişe sıçramasında mı aranmalıdır? Bu olumsuz olasılık, ABD Başkanının durumu ön plana çıkarılarak etkisiz hale getirilebilir mi?