Olumsuz rekabet koşulları daha belirleyici olacak!
Küresel düzeydeki yapısal sorun ve dengesizlikler gelişmiş ekonomileri yıpratır iken, göreceli olarak gelişmekte olan bazı ekonomilerin güçlenmesine katkı yapıyor. Her iki grup ekonomide G-20 içinde yer almasına rağmen geleceğe yönelik çıkar hesapları nedeniyle çözüme yönelik küresel bir uzlaşı mümkün olamıyor; belirsizlik ve kırılganlık artıyor, güvensizlik arttıkça risk alma isteği daralıyor, ön plana çıkan spekülatif eğilimlerin yaşanan durgunluğu derinleştirme ihtimali büyüyor. Zaman gibi önemli bir değişkenin hiç bir gücün kontrolünde olmadığı gerçeği ise kısa vadeli bakış açısı nedeniyle unutuluyor, sürdürülebilir olmayan eğilimler yeterince sorgulanmıyor.
Küresel düzeyde artan çaresizlik nedeniyle büyük bir çoğunluğun balık hafızalı hale gelmiş ya da getirilmiş olmasının, hırs ve içgüdülerin aklı ikinci planda bırakmasının sebepleri irdelenmiyor. Kısa vadeli spekülatif yönlendirmenin, denize düşenin yılana sarılmasından başka bir şey olmadığı ve uzlaşmazlıkları kaçınılmaz olarak derinleştireceği gerçeği ihmal ediliyor; sorun ve dengesizliklerin büyümesine kayıtsız kalarak gün kurtarılmaya çalışılıyor. 1995 yılı sonrasında kademeli olarak geleceğe yönelik siyasi hesaplar öncelikli hale geldi, ekonomi cephesinde sürdürülebilir olmayan eğilimlere göz yumuldu. Sorunlar ağırlaştıkça evdeki hesaplar tutmamaya başladı ve siyasetin de hareket yeteneği daraldı. Bugün için hem ekonomi hem de siyaset cephesinde gün kurtarılıyor, belirsizlik ve kırılganlık arttıkça güvensizlik büyüyor, küresel uzlaşı giderek imkansızlaşıyor.Yapılması gerekenler mümkün olamıyor, devreye sokulabilen uygulamalar ise yeterli gelemiyor. Sanki böyle bir durum yokmuş varsayımı ile yapılan yönlendirme amaçlı değerlendirmeler de doğal olarak inandırıcı olamıyor. Korkular büyüyor...
Likiditeyi bollaştırıp faizleri düşürerek para politikasını gevşeten merkez bankalarının bir tek amacı vardır fiyat istikrarını korumak adına paranın devir hızını artırmak; bu mümkün olabilir ise hem talep artacak ve olumsuz eğilimler yön değiştirecek hem de borç-alacak zinciri ile birlikte ödemeler sistemi de korunmuş olacaktır. Bu yaklaşım yeterli olmuyor ise maliye politikalarının da devreye girmesi gerekecektir. Eğer maliye politikalarını devreye sokmak yerine sermaye piyasaları aşırı iyimser rüzgarlarla yönlendirilir ve bankalar aşırı risk almaya teşvik edilir ise gelecekte hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı kabul edilmelidir. Zira o saatten sonra para ve maliye politikalarını ne kadar gevşetirseniz gevşetin ya beklenen sonuçlar alınamayacak ya da bu süreçte ortaya çıkan yan tesirler südürülebilirliği engelleyecek ve yıkıcı olacaktır.
1995 yılı sonrasında Asya ve Rusya krizi dünya ekonomisini sarsmıştı, hastalık bulaşıcı idi. 2000 yılında ise ABD ekonomisi durgunluğa girdi, para politikasının iyice gevşetilmesi durgunluktan çıkılmasına yetmedi. Kalıcı çözüm için gereken yapılmadı, bankacılık kimsenin almak istemediği riskleri almaya teşvik edildi gittiği yere kadar sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılması tercih edildi. Riskleri tabana yaymak için yeni ürünler geliştirilerek yatırımcıların zaaf ve bilinçsizliğinden yararlanılmaya çalışıldı. Bu süreçte yaşanan anormal kredi genişlemesi bir yandan sermaye piyasalarını uçurur iken diğer yandan ekonomideki rekabet koşullarını sistemli bir şekilde tahrip etti; sermaye piyasaları yükseldi, dolar diğer paralara karşı değer kaybetti, hammadde fiyatları ise sınır tanımayan bir yükseliş eğilimine girdi. Enflasyon baskısı artınca ABD Merkez Bankası 2004 yılı haziran ayında faizleri yükseltmeye başladı. Bankalar yönetilebilir olmaktan çıkmış bulunan devasa riskleri nedeniyle tepki veremedi... 2006'da ilk olumsuz tepki geldi ve gelişmekte olan ülkeleri sarsan ilk öncü dalga oldu ve bunun artçıları yıkıcı oldu. Sorunlar ve dengesizlikler tahammül edilemeyecek boyutlara ulaştı. Ekonomi, piyasalardaki spekülasyonu desteklemeyince çöküş ve tahribat büyük oldu.
Bugün ekonomi finansal piyasalardaki iyimserliğe ayak uyduramaz. Zira rekabet koşulları nedeniyle gelir azalması olumsuzlaşmaya devam ediyor, büyüyen çaresizlik para ve maliye politikalarının olumlu etkisini sıfırlarken yan tesir riskini anormal düzeylere çıkarıyor. Belli etmemeye çalışsalar da kimse diğerlerine güvenemiyor, beklenti yönetiminin paranın devir hızı ve ekonomi üzerindeki etkisi hızla erimeye devam ediyor...