Olumsuz eğilimler kırılamıyor!..
ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek Gerek yaşanan gelişmeler, gerekse buna paralel olarak yaşanan beklentilerdeki değişim finansal piyasaların hareket alanını daraltıyor. ABD ekonomisinin durgunluğa girdiği ve küresel eğilimleri olumsuz yönde etkileyeceği artık tartışılmıyor; gıda ve enerji fiyatlarındaki tırmanış ise bir yandan enflasyonist baskıları azdırırken diğer yandan merkez bankalarının durgunluğu aşmak amacı ile yapabileceklerini sınırlıyor, çekirdek enflasyona ilişkin teselli anlamını kaybediyor. Hem işsizlik hem de enflasyon beklentilerinin tırmandığı bu tablo risk alma isteğini sınırlarken mali sektöre ilişkin endişeler büyüyor. Finansal piyasaların bu açmazdan beklentileri yönlendirerek çıkış bulma şansı ise her geçen gün zora giriyor. Bu durum Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri de olumsuzlaştırıyor. Orta vadeli bir bakış açısı ile ekonomik açıdan baktığımızda olumsuzluk daha net algılanıyor. Öncelik finansal istikrarın yeniden tesisi ve bu yolla durgunluğun süratle aşılması lehine kullanıldığında enflasyonist baskılar azıyor ve sorunu daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Aksine enflasyonisnt baskıların kontrolüne öncelik verilse bu kezde durgunluk derinleşirken finansal istikrarsızlık büyüyor. Sonuçta zaman içinde beklentilerin olumsuzlaşması ve risk alma isteğinin daralması kaçınılmaz hale geliyor. Zira belirsizlik ve finansal kırılganlığın artması, serbest piyasa anlayışına aykırı müdahale ve yönlendirmelere rağmen pek mümkün olamıyor. Bu açmaz, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki en ağır krizin yaşandığı söyleminin neden gündeme geldiğini daha anlaşılır kılıyor. Finansal piyasalardaki, risk alma isteğindeki daralmayı ortadan kaldırmayı amaçlayan söylem ise pek işe yaramıyor. Durgunluk nedeniyle enflasyonist baskıların ortadan kalkacağı, merkez bankalarının genişleyen hareket yeteneği sayesinde likiditeyi bollaştırıp faizleri gerileterek durgunluğun kısa sürede aşılmasını sağlayacağı yaklaşımı itibar kaybediyor. Gıda ve enerji fiyatlarının yükselmeye devam ederek enflasyonist baskıları tırmandırmaya devam etmesi, küresel ekonomi gündeminin üst sıralarına çıkarak beklentileri bozması temennilere dayalı yönlendirmeyi başarısızlığa mahkum ediyor. Finansal piyasalar durgunluk beklentisi güçlendikçe enflasyon baskısı üreten gıda-enerji ve diğer hammadde fiyatlarının gerilemesini umuyordu; eğer dolar kayıplarını geri almaya başlarsa bu mümkün olabilecek ABD Merkez Bankası finansal istikrar ve durgunluktan çıkış lehine daha agresif olacak, risk alma isteği yeniden güçlenecekti. Cuma günü ABD açılışında bu yönde son bir deneme daha yapıldı: Olumsuz bilanço gerçekleşmelerine rağmen hisse senetleri yukarı yönde manipüle edilirken, dolara destek verildi ve enflasyon baskısı üreten emtia fiyatları satış baskısı altında tutulmaya çalışıldı. Bu sayede haftayı iyi bir kapanışla noktalamak ve yeni haftaya daha olumlu beklentilerle başlamak amacı ön plana çıktı. Bu çok kısa vadeli yaklaşımın orta vadedeki açmazı çözmesinin belki mümkün olabileceğine inanmaya ve başkalarını da inandırmaya çalışıyorlardı; ama olmadı, uç noktalardan biraz uzaklaşılmış olsa da beklentiler düzelmedi. ABD Merkez Bankası'nın daha fazla faiz düşürmekte zorlanacağı, AB Merkez Bankası'nın faiz düşürmemekte haklı olduğu beklentisi güçlendi. Ülkemizdeki durum da küresel düzeydekine paralel bir seyir izliyor. Ekonomi durgunlaşıyor, enflasyon baskıları arttıkça beklentiler bozuluyor ve buna bağlı olarak reel getiriler eriyor. Reel getiriler eridikçe dış finansman ihtiyacının karşılanması zorlaşıyor, döviz kuru yükseldikçe hareket yeteneği daralıyor. Bu ortamda toplanan Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu kısa vadeli fazileri değiştirmedi. Reel getiriler, azalmasın diye yükseltse durgunluk derinleşirken mali istikrarsızlık büyüyecek ve yine dış finansman ihtiyacının karşılanması kolaylaşmayacaktı: Kısa vadeli faizleri düşürse döviz kuru daha da yükselecek ve enflasyon baskıları azacaktı. Sonuçta değiştirmedi, ne durgunlaşmaya ne de enflasyonist baskılardaki tırmanışa müdahale edilemedi; zira yan tesiri sağlayacağı faydadan daha büyük olacak ve beklentiler daha seri bir şekilde olumsuzlaşacaktı. Başka bir deyişle, mecburen enflasyon hedeflemesinden uzaklaşmak hatta vazgeçilmek zorunda kalındı, yerine ne konacağını ise kimse bilmiyor!.. Bu aşamada sormak gerekiyor son zamanlardaki sağduyu çağrılarını destekleyip, AB sürecini yeniden güçlendirmek ve IMF ile yeniden anlaşmak için yetkilileri zorlayanlar, para politikasında enflasyon hedeflemesinden uzaklaşılmasına neden tepki vermediler? Yanıt basit, günü kurtarmaya o kadar şartlanmışlar ki bu değişiklik işlerine geldiği için tepki vermiyor, fakat bunun herşeyin değişmesini gerektirecek bir durum olduğunu anlamak istemiyorlar; sadece ezberlerini tekrarlıyorlar. Evet kırılganlık ve belirsizlik artmaya devam ediyor; bu yöndeki eğilimler kısa vadede küçük dalgalanmalar gösterse de değişmedi. Mevcut sorunlar, kendilerini yaratan yaklaşımlarla çözülemeyeceği için herşey değişmek zorunda. Bugünkü açmaz ise bugüne kadarki uygulamaları, destekleyip, değişme zorunluğuna direnenlerden kaynaklanıyor. Böyle giderse durgunluk derinleşirken enflasyon baskılarının arttığını, çok yönlü istikrarsızlığın giderek güçlendiğini göreceğiz. Gıda ve enerji fiyatlarındaki tırmanış gerçeği görebilmeleri için ciddi bir uyarı idi, fakat şimdilik işe yaramamış gibi görünüyor. Ne diyelim, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul düdük az...