Olumlu ayrışma konusundaki başarısız girişimler!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Haftanın ilk gününde finansal piyasalarımızda yaşanan abartılı iyimserlik ve buna eşlik eden yorumlar, sağlıklı düşünmeyi zorlaştırıyor. Seçim sandığından çıkan sonuçların, olumsuzlaşma eğilimindeki küresel koşullardan daha belirleyici olacağı ve Türkiye ekonomisinin diğer gelişenlere göre olumlu ayrışacağı yönündeki beklentiler pazarlanmaya çalışılıyor. Sistemi oluşturan kurumsal yapı kendi çıkarlarını gözetmeye ve seçilen siyasilerle birlikte geri kalanları koyun sürüsü gibi yönlendirmeye çabalıyor!  Son bir yıl içinde bu olumlu ayrışma masallarına sıkça tanık olduğumuz ve sonuçlarını gördüğümüz için dikkatli olmak gerekiyor. Bu yılın ilk çeyreğinde, emtia fiyatlarının gerilemesi bizi olumlu ayrıştıracak dediler olmadı! Nisan ayında döviz kurunda köpük var dediler ve piyasayı baskıladılar, fakat fazlası ile geri tepmesini önleyemediler! Haziran seçimler sonrasında koalisyonun tek parti hükümetinden daha yararlı olabileceğini iddia ederek aynı oyunu oynamaya çalışanlar da fena halde çuvalladı! Şimdi tek parti iktidarı için şamata yapılıyor ve döviz kuru başta olmak üzere finansal piyasalardaki temel eğilimlerin küresel koşullar ile ilgili olduğu gerçeği görmezden geliniyor! 

Döviz kuru sert bir şekilde geriletiliyor ve borsa yükseltiliyor, devlet iç borçlanma senetleri bu iyimserliğe kısmen katılıyor. Fakat mevduat ve kredi faizlerinde hiçbir değişiklik yaşanmıyor! Kimse kur riskinden beli bükülen küçük orta boy işletmelere, hiç olmaz ise bu fırsattan yararlan ve risklerini azalt demiyor! Daha önceden döviz almış olanları yanlış yaptığına inandırarak silkeleme ve sermaye piyasalarına yolunacak yeni kazlar yaratma çabalarının yanı sıra, seçim sandığından çıkan siyasi iradeye şirin görünme gayretleri ön plana çıkıyor! 

Evet, Türkiye Ekonomisi açısından döviz kurundaki eğilim ve seviye hayati önem taşıyor. Küresel koşullar olumsuzlaştığı sürece, yerleşiklerin bu değişken üzerindeki iyimserlik yaratma çabası kısa vadeden öteye kalıcı olamıyor. 2003 ile 2011 yılları arasında yabancı yatırımcıların risk alma isteği oldukça yüksekti ve ana eğilim Türk Lirasının değerlenmesi yönünde idi; değer kayıpları hep geçici olmuştu. 2013 sonrasında ise riskten kaçınma eğilimi güçleniyor ve döviz kuru dalgalı bir şekilde yükseliyor; yerleşiklerin kırılganlık algısındaki artışı engellemek adına kuru geriletme çabaları da kalıcı olamadı.  Ekim ayı genelinde ve bu hafta başındaki değişikliklerin kalıcı olması, dış koşulların düzelmesine bağımlı olacak gibi görünüyor. 2013 yılı Mayıs ayından bu yana Türkiye Ekonomisine ilişkin beklentileri, diğer gelişenlerinkinden olumlu ayrıştırmak yönündeki çabalar pek bir işe yaramadı. Ayrıca söz konusu dönemin çok önemli bir kısmında tek parti hükümeti olduğunu da unutmamak gerekiyor! 

Küresel düzeyde algıların bozulduğu koşullarda, döviz kuru ve faizlerin yükselmesi doğaldır. Sebebi ne olur ise olsun bu eğilimlere direnmeye çalışmak tutarlı bir yaklaşım değildir. Para otoritesinin yapmak isteyip te yapamadıklarını mali sektörden beklemekte anlamlı değildir! Zira orta vade de şeffaflığın hızla azalmasına sebep olur, kırılganlık ve güvensizlik algılarını güçlendirmekten başka bir işe yaramaz! 

Sormak gerekiyor! Döviz kurundaki kontrolsüz yükselişlerin bizim açımızdan çok olumsuz sonuçlar yaratacağını biliyor idiyseniz, neden yabancı kaynağa olan bağımlılığın aşırılık sınırlarını zorlamasına izin verdiniz? Neden sıcak paraya teslim olma gafletine düştünüz? Bu yanlışlara eyvallah dendi ise, çaresizlik bataklığında çırpınarak yerleşikleri aldatmaya çalışmaktan ne fayda umuyorsunuz? Kusura bakmayın, etkili ve yetkili kesimlerin hayalleri küresel gerçekler ile uyuşmuyor. Seçim sandığından çıkan sonucun da, bu uyumsuzluğu giderebilmesi pek mümkün görünmüyor! Aksi yöndeki söylem kalabalığı, çok lafın yalansız olamayacağını düşündürüyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar