Old Hammam, 'Ölmez Ağacın Peşinde' hikayeler anlatıyor
Old Hammam markası 2001 yılında Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Otel Yöneticiliği Bölümü ilk mezunlarından Vefa Doğramacı ve Hülya Babalıoğlu tarafından oluşturuldu. Bugün Vefa Doğramacı’nın yönetiminde hayatına devam ediyor. Vefa Doğramacı, “Ürün portföyü oluştururken Sayın Artun Ünsal'ın zeytin ve zeytinyağ sabunları ile ilgili çok değerli eseri ‘Ölmez Ağacın Peşinde’ kitabından yararlandık” diyor.
Old Hammam, yerel üreticilerden temin ettiği zeytinyağı ve defne sabunlarını İsveç'e ihraç etmeye başlamış. Zaman içinde ise müşterilerden gelen talepler doğrultusunda sabunun yanısıra havlu, bornoz, peştemal, hamam tası, kese gibi diğer geleneksel banyo ürünlerini de portföyüne dahil etmiş.
Vefa Doğramacı, “Bu süreçte işin nispeten kolay yönü yerel üreticiye ulaşmak” diyor. İşin asıl önemli boyutunun ise, üreticinin özgün hammadde, özgün desen ve özgün üretim yöntemleri kullanması konusunda maliyet ne olursa olsun taviz vermemesi olduğunu söylüyor.
Vefa Doğramacı’dan ürün tedarik sürecini; doğal ürünlere yönelik talep artışını ve pazarın gelişimine yönelik değerlendirmeleri dinledik:
Yerel ve küçük üreticilere destek olmak gerekiyor
"Ürün tedarik süreci, ürünün doğası gereği sınai ürünlere göre bazı farklılıklar içeriyor. Örnek vermek gerekirse, geleneksel yöntemlerle üretilen zeytinyağ sabunu pişirme, serme, kesme ve kurutma aşamalarından geçiyor. Bu süreç hava şartlarına bağlı olarak bazen altı ayı bulabiliyor. Bu nedenlerden dolayı ürünü tedarik edip pazara zamanında ulaştırabilmek için bu gibi detayları dikkate almak gerekiyor. Benzer durum yerel üreticilerden temin edilen diğer ürünlerde de söz konusu. Tarım ürünlerinin hasat döneminde, ramazan ve bayramlarda üretim kesintiye uğrayabileceğinden bu dönemler için tedbirli olmak gerekiyor. Zorlukları olsa da, yerel ve küçük üreticilerle çalışarak, hem kendilerine ekonomik olarak destek olmak, hem de kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel el sanatların korunmasına katkıda bulunmanın gerektiğini düşünüyoruz."
Yerel ürünlerin özgünlüğü korunmalı
"Ürünlerimizin olabildiğince özgün, hammaddesi ve üretim tekniği, desen ve renkleriyle yerel özelliklerini belirgin olarak taşıyan, varsa içinde bir hikaye barındıran ürünler olmasını tercih ediyoruz. Bu konuda üzülerek ifade ediyorum ki bazı ürünlerde eski ustalar azaldıkça ve hammadde temini zorlaştıkça ürünlerin otantik özellikleri kaybolmaktadır. Örnek verecek olursak, maliyeti düşürmek için başka yörelerden hatta yurt dışından temin edilen hammadde ile üretilen, daha ilgi çektiği düşünülerek özgün desen ve renkler yerine moda olanın kullanıldığı ve hatta mekanize edilmiş el dokuma tezgahında dokunarak el dokuması diye satılan ürünler mevcut. Bu anlayışa karşı yerel ürünlerin özgünlüğünün sertifika ile korunması gerektiği düşüncesindeyim."
Ürünün hakettiği değer korunmalı
"Pazarda ürünlerin teşhir ve paketlenmesindeki özensizlik bir turizimci gözüye baktığımda hep rahatsızlık vermişti. Bu nedenle sunumda farklılık yaratmak ve ürünün hakkettiği değerini korumak amacıyla çok özenli davranmak ve yaratıcı olmak gerekiyor. Ürün seçimindeki titizliğimizi bu konuda da uygulayarak farklılık yarattığımızı düşünüyorum."
Toprağın niteliği, üretim koşulları, paketleme çok önemli
"Doğal ürünlere talep tüm dünyada olduğu gibi bizde de hızla büyümekte olup, bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Bu konuda en önemli yanılgılar, yöresel olan her ürünün doğal olduğu ve doğal olan her şeyin yararlı olduğu düşüncesi. Özellikle gıda ürünleri için sorun olan bu anlayış geleneksel sabunlar ve tekstil ürünleri içinde geçerli. Köyde üretilmiş olan bir gıda ürününün içeriği ve ne derece hijyenik olduğu genellikle sorgulanmıyor. Aynı şekilde sabunda kullanılan yağların ve bazı katkı maddelerinin içindeki zararlı olabilecek kimyasallar; kök boya ile boyanmış olsa da, ciltle temasında sorun yaratabilecek tekstil ürünleri doğal olduğu varsayımıyla güvenli olarak kullanılabilir anlamına gelmemeli. Doğaldır diye kahvaltıda yılan zehirini zeytinyağı ile karıştırıp içmediğimiz gibi, fotooksik bir uçucu yağı cildimize sürüp güneşe çıkmamalıyız. Kısaca doğal bir ürünün güvenle kullanılabilmesi için içeriği kadar yetiştiği toprağın niteliği, üretim koşulları ve paketleme ve saklama sürecindeki hijyenik şartlar çok önem arz ediyor."
Özgün olmaktan taviz vermiyoruz
"Cüssemiz itibariye içinde bulunduğumuz pazarın gelişimini desteklemek gibi bir iddiamız olmamakla beraber bu pazarda doğru işler yaptığımız inancındayım. Biraz açmak gerekirse, işin nispeten kolay yönü olan yerel üreticiye ulaşmanın ötesinde, üreticinin özgün hammadde, özgün desen ve özgün üretim yöntemleri kullanması konusunda maliyeti ne olursa olsun taviz vermemek konusunda her zaman kararlı olduk. Satışlarımızı online olarak www.hammam.com.tr adresinden yapıyoruz. Ürünlere dokunmayı seven dostlarımızı ise Beyoğlu Tünel’deki mekanımızda ağırlamak isteriz. Bunu için [email protected]. tr adresinden iletişim kurabilirler."
Aynı ağacın üzerindeki farklı renk ve büyüklükteki meyveler
"Geleneksel Türk Hamamı deneyimi yaşamış her yabancı ziyaretçi, sabun, peştemal, kese, hamam tası, sabunluk gibi geleneksel hamam ürünlerine sahip olmak, dostlarına hediye olarak götürmek arzusunu duyar. Müşterilerimizin büyük bir kısmını yabancı ziyaretçiler, ülkemizde yaşayan yabancılar ve bu ürünlere ulaşmakta zorluk çeken yerli tüketiciler oluşturuyor. Burada bir konuya dikkat çekmek isterim: El yapımı ürünler; ebat, desen, renk, dokuma sıklığı, ve eğer sabun ise farklı pişirme ve kurutma sürecindeki hava şartlarından dolayı değişiklik arz edebilir. Yani endüstriyel ürünlerdeki gibi bir standart ve homojenlik beklememek lazımdır, bu konuya aynı ağacın üzerindeki farklı renk ve büyüklükteki meyveler nazarı ile bakmak gerekir. Tüketiciler bu manada daha esnek ve anlayışlı olurlarsa sahip oldukları ürünü daha çok sevip benimseyebilirler."