Ölçüyü kaçırmamakta yarar var

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

Önce Memduh Hoca'dan (Prof. Dr. Memduh Yaşa'dan ) dinlediğim hikayeyi nakledeyim:

Padişahımız efendimiz yatağında dört dönüyor, gözünü uyku tutmuyormuş... Harem ağası "Derdin nedir Padişahım?" diye sormuş.

Padişahımız efendimiz anlatmış: "Ruslar toprak istiyor. Orduyu toplamış üstümüze geliyor... Hazine tamtakır, kuru bakır... Yeniçeri devamlı para ister... Verilen parayı beğenmediğinden sefere çıkmaz... Ben ne halt edeceğim?"

Harem ağasının kafasında Osmanlı padişahlarında yedi evliya kuvveti olduğu inancı var ya... Saf saf cevaplamış:

"Aman padişahımız efendimiz... Ne dert edersiniz? Sel-i seyf eyleyin (çekiniz kılıcınızı). Tek başınıza küffarın üzerine yürüyün... Kaçar giderler... Bıraktıkları ganimetler de cabası..."

Padişahımız efendimiz, yatakta bir kere daha dönmüş...

"Allahım" demiş, "Ya şu arabın aklını bana ver... Ya da bir gecelik uyku ver..."

Bu hikaye şu günlerde önem kazandı.

Taha Akyol dün Milliyet'de "ölçüsüz tepkilere dayalı, ölçüsüz teşvikler" konusunda bakınız uyarısını nasıl anlatıyordu:

"İnternet'de sloganlar okuyorum, "Mehmetçik Gazze'ye!" diyorlar; "Her Müslüman bir kova su dökse İsrail'i sel götürür" diye bir formül de keşfetmişler!

"Biz Osmanlıyız" falan da diyorlar!

Çılgınlık derecesindeki bu hamaset, dış politikanın niye sokaklara göre yapılamayacağının kanıtıdır.

1912 Balkan Harbi'nde "Ordu Sofya'ya" diye mitingler yaparak bugünkü Trakya bölgemizin 7 misli büyüklüğünde toprak ve üç milyon Müslüman nüfus kaybetmiştik!

İsrail'le yaşanan son krizde çok şükür hükümet hamasetten uzak bir politika izliyor.

Allah biliyor, Başbakan öfkesine kapılır da taşkın bir konuşma yapar mı, diye kaygılanmıştım. Dünkü gazetelerde bazı yazar arkadaşların da aynı kaygıyı dile getirdiklerini gördüm. Hayır öyle olmadı.

Başbakan Erdoğan'ın Santiago Havaalanı'nda, dün de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmalar evet "çok sert"ti. Türkiye'nin onuruna uygun bir sertlikteydi ama sert ifadelerin hedefi İsrail devleti ve İsrail halkı değildi! Başbakan'ın hedefi İsrail'de iktidarda bulunan "koalisyon ortakları"ydı; "kan akıtmaktan çekinmeyen yönetim anlayışı"ydı. Başbakan "bu pervasız politikacıların İsrail halkına kötülük yaptığını" vurguluyordu konuşmasında.

Hatta Başbakan, "bu kanlı saldırıyı gözyaşıyla izleyen İsrail vatandaşlarına" seslendi. Böylece "Yahudi" diye bir 'tek tip' olmadığını ve anti semitik şablonlara Türkiye'nin itibar etmediğini ortaya koydu. Diplomasi standartları bakımından "one minute" konuşmasından daha iyiydi.

Diplomatik konuşmalar daima böyle diplomatik dille yapılmalıdır.

Öfke daima yanlıştır ve yanlışlar yaptırır.

Başbakan'ın, protestocu kitlelere "metanet, vakar ve sağduyu" çağrısında bulunması da çok isabetlidir."

Taha Akyol'un uyarısı çok önemlidir. Tabii ki vatandaşlarımızın can güvenliği bizim için önemli. Tabii ki Türkiye'nin saygınlığı önemli.

Fakat durup dururken önümüze gelene harp açmaya kalkmak, uluslar arası sorunları tek başımıza üstlenmek ülkeyi zora sokar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018