Olası yeni asgari ücretin getirebilecekleri

Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK
Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK VERGİNİN GÜNDEMİ [email protected]

Geçen haftaki (5 Kasım 2015 tarihli DÜNYA'da yayımlanan) “Seçim Vaadi Asgari Ücret ve Bunun İşverene Maliyeti Ne Olacak?” başlıklı yazımızda Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından verilen seçim vaadlerinde yer alan asgari ücretin net  bin 300 Türk Lirası olması konusu işlenmişti.

Anılan yazımızda belirtildiği üzere; bu şekilde belirlenecek net asgari ücretin, mevcut yasal düzenlemelere göre hesaplanacak aylık brüt tutarı 1.645,77 TL ve bu asgari ücretin işverene maliyeti ise 2.016.07 TL olacaktır. Aylık prim ve hizmet belgelerini Sosyal Güvenlik Kurumu’na düzenli olarak verip, primlerini de düzenli olarak ödeyen ve borcu olmayan işverenler 5 puanlık sigorta primi indiriminden yararlandıkları için, söz konusu indirim dikkate alındığında, anılan asgari ücretin işverene maliyeti 1.933,78 TL olacaktır. Bu tutarlara göre, asgari ücretin net tutarındaki artış oranı “%30” olmakta, bunun işverene maliyeti de yaklaşık aynı oranda (%29.2) gerçekleşmektedir. Eski ve yeni asgari ücretin bütün unsurlarıyla karşılaştırmalı tablosu şöyle olmaktadır:

Yukarıdaki tablodan görüleceği üzere, asgari ücretin net 1.300 TL olması halinde, eski asgari ücrete göre işverenin maliyeti 456.03 TL, sigorta primi indiriminden yararlanan işverene maliyeti ise 437.42 TL artacaktır. İşverence ödenmesi gereken bu tutarın işçiye ödenecek kısmı ile devlete (gelir idaresine ve sosyal güvenlik kurumuna) ödenecek kısımları ise aşağıdaki gibi olacaktır:

Yukarıdaki tablodan görüleceği üzere; asgari ücretin işverene maliyetinde meydana gelen 456.03 TL’lik artışın 299.46 TL’lik kısmı işçiye ödenecek, 156.57 TL’lik kısmı ise devlete ödenecektir. Keza, sigorta primi indiriminden yararlanan işverende meydana gelecek 437.42 TL’lik maliyet artışının da 299.46 TL’lik kısmı işçiye ödenirken, 137.96 TL'lik kısmı da devlete ödenecektir. Başka bir deyişle, asgari ücrette yapılacak artış nedeniyle işverenin fazladan ödemek zorunda kaldığı tutarın yaklaşık “üçte biri” devlete ödenecektir.

Öte yandan asgari ücrette yapılacak artış sadece asgari ücretli çalışanların ücretlerini etkilemekle kalmayacak, doğal olarak asgari ücretin üzerinde ücret alanların ücretlerinde de aynı oranlarda olmasa da yakın oranlarda ücret artışı yapılmasına yol açacaktır. Bu nedenle işverenlerin maliyetlerinde meydana gelecek artışlar sadece asgari ücretli çalışanlarına yapacakları zamlarla sınırlı kalmayacak, diğer bütün çalışanlarının maaşlarında artış yapma zorunluluklarından da etkilenecektir. Doğal olarak ücretlerin tümünde yapılacak normalin dışındaki bu zamlar devletin vergi ve sigorta primi gelirlerini de normalin üzerinde artıracaktır.

Gerek kamu kaynaklarında yer alan veriler gerekse yetkililerin açıklamaları dikkate alındığında, Türkiye’de işçi statüsündeki kayıtlı çalışanların sayısı yaklaşık 13.5- 14 milyon civarında olup, bu sayının yaklaşık 5.5 milyonunun asgari ücretli olduğu anlaşılmaktadır. Bu sayılar dikkate alındığında asgari ücrette yapılacak artış nedeniyle özel sektör işverenlerinin tümünün aylık ilave olarak katlanmak zorunda oldukları maliyet artışı yaklaşık 2.5 milyar Türk Lirası olmaktadır. 

Türk-İş tarafından tespit edilen ve açıklanan İki çocuklu bir ailenin aç kalmaması için ayda en az 1379 TL gelirinin olması gerektiği dikkate alındığında, elbette asgari ücretiyle geçinmek zorunda olanlara bu zamların yapılması doğaldır. Keza, asgari ücretlinin gelirinin hemen tamamının tüketime harcanmak zorunda kalınacağı düşünüldüğünde, ekonomiyi canlandırmak için de bu zamların yapılması anlaşılabilir. Ancak unutulmamalı ki; işverenin katlanmak zorunda kalacağı bu ilave yükler iter istemez işverenlerce üretilen malların ve hizmetlerin satış fiyatlarına da yansıyacak ve enflasyonda maliyet artışından kaynaklanan yükselmelere sebep olacaktır. Keza, son zamanlarda döviz kurlarında ortaya çıkan artışlar bir yandan maliyetleri artırıp enflasyonun yükselmesine yol açarken, diğer yandan da özellikle ihracatçılarda göreceli avantajlar ve rekabet şansı yaratmış olup, ücretlerde meydana gelecek normalin dışındaki artışlar bu avantajların önemli bir kısmının yitirilmesine de yol açacaktır. 

Seçim öncesi yapılan asgari ücret artışı vaadlerine o zaman için fazla itiraz gelmese de seçimlerin sonunda bizzat Başbakan ve bakanlar tarafından yapılan açıklamalarda bu vaadlerin bir an önce yerine getirileceğinin duyurulmasıyla, iş çevrelerinden de daha yüksek sesle itirazlar duyulmaya başlanmıştır.

Tüm bu hususlar dikkate alındığında, sanırım, geçen haftaki yazımızda da önerildiği gibi; yapılacak asgari ücret zamlarının bir bölümüne devletin katlanması, ya da en azından asgari ücrette yapılacak artış nedeniyle devlete ödenecek ilave tutarların alınmasından vazgeçilmesi suretiyle işverenin katlanmak zorunda kalacağı maliyet yükünün azaltılması elzemdir.

222-g.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Aramalı vergi incelemesi 26 Eylül 2019