Olası bir kredi artışı öncesi ve sonrası
Türkiye'nin kredi notunun yükseltileceği beklentisi son dönemde tekrar ön plana çıktı. Bu beklentinin gerçekleşmesi halinde, benzer süreçten geçen ülkelerde öncesinde ve sonrasında yaşanan eğilimler dikkate değer. Bu eğilimlere ve TCMB tarafından 21 Eylül 2012 tarihinde yayınlanan "Kredi Notunun Yatırım Yapılabilir Seviyeye Yükseltilmesi: Öncesi ve Sonrasındaki Eğilimler" isimli çalışmadan bazı noktalara değinmek istiyoruz.
Not artırımı öncesi genelde varlıkların fiyatlarında artış trendi oluşuyor ve yerel para birimi, değer artışı eğilimine giriyor. Not artırımı sonrasında da yerel para birimlerindeki bu trend devam ediyor.
Bu tip dönemlerde, portföy yatırımları ve kredi olanakları artıyor, kredi maliyetleri düşüyor. Fakat doğrudan yabancı yatırımlarda belirgin bir ayrışma oluşmuyor. Dış borçlanma maliyetleri düşerken, borçlanmanın vadesinde ise belirgin bir değişiklik görülmüyor.
Not artırımı yapılmadan önceki yıllarda düşen toplam dış borç, not artırımının ardından özel sektörün katkısı ile artış trendine giriyor. İç borçlanma dinamiklerinde özel sektöre verilen kredi miktarında artış yaşanırken, maliyetler aşağıya geliyor, tahvil ile kredi maliyetleri arasındaki spread daralıyor.
Not artırımının ardından çoğu ülkede cari açıkta bozulma oluşuyor. Ayrıca mutlak büyüme hızı ivme kazanırken, göreceli büyüme performanslarında anlamlı bir fark oluşmuyor. Not artırımı yapılan ülkenin hisse senetleri endekslerinde, benzer ülkelere göre pozitif ayrışma yaşanırken, not artırımı sonrasındaki 3 ayda daha sınırlı miktarda devam ediyor. 3 ay sonra ise relatif performans negatife dönüyor.
TCMB'nin çalışması oldukça kapsamlı fakat genellemeler yaparken dikkatli olmak gerekiyor. Yine de basitçe yorumlamak gerekirse Türkiye'de olası not artırımını bono ve dövize göre daha çok fiyatlayan varlık sınıfının hisse senetleri olduğu tahmin edilebilir.