Olağandışı koşulların belirleyiciliği!
Kısa vadeli bakış açısı ile ne olup bittiğini anlamanın olanaksızlaştığı bir süreçten geçiyoruz. Sistemi oluşturan kurumsal yapının etkili ve yetkili kesimleri de bu durumdan yararlanarak gelişmeleri kontrol altına almaya çalışıyor! Fakat belirsizlik ve kırılganlık algısının dalgalı bir şekilde yükselmesi, güvensizliğin belirleyici olması önlenemiyor; piyasalarda işlem hacimleri geriliyor ve fiyat oynaklıkları artıyor. Yeni normalin nasıl olacağını kimse kestiremiyor; pek bir şeyin değişmeyeceği zorlamasına itibar edenler, azınlık konumuna düşmekten kurtulamıyor!
Bu aşamada sormak gerekiyor; bilgi kirliliğinin yarattığı sisler dağılmaya ve ne olup bittiği anlaşılır hale geldiğinde ne tür eğilimler yaşanır? Bu konuda netleşmiş ve yaşanmış gelişmeler ile doğruluğu teyit edilmiş tahminlerimiz var; kısa vadeli bakış açısını en başından beri reddettiğimiz için yazılarımızda bu tür sorulara yanıt aramaya çalışıyoruz. Kendi düşüncelerimizi şimdilik bir kenara bırakıp, karşı tarafın önemli isimlerinden birinin bazı itiraflarını irdelemeye çalışalım!
ABD Merkez Bankası'nın bir önceki başkanı, görev yaptığı 2006-2013 dönemini değerlendiren bir kitap yazmış. Söz konusu eseri henüz okumadık; fakat basına yansıyan bazı söylemleri ilginç tartışmaların gündeme gelebileceğini düşündürüyor! Eski para otoritesi Başkanı, mali sektör konusunda daha katı ve kararlı olmalıydık anlamına gelen bir ifade ile pişmanlığını itiraf ediyor! ABD Ekonomisinin yüzde 1’den daha yüksek kısa vadeli faizleri kaldıramayacağını iddia ediyor!
Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız değerlendirmeler, eski başkanın görev yaptığı döneme göre bugün daha endişeli olduğunu düşündürüyor! Muhtemelen işler karışıp kırılganlık arttıkça geçmişin de acımasızca eleştirileceğini görüyor, savunması ile itiraflarını bir kitap şeklinde yayınlamak ve günah çıkartmak ihtiyacı duyuyor! Ayrıca söz konusu kurumun yönetimini de uyarıyor!
Olağandışı koşullar, doğru bildiğiniz eylemlerin hayata geçirilebilmesini ve dik durulabilmesini engelleyebiliyor! Hatta rahat uyumak ve yapılanı savunmak adına bir çeşit kişilik değişimi bile söz konusu olabiliyor. Koşullar yeniden olumsuzlaşmaya başladığında, herhangi bir sorumluluğunuz kalmamış olsa bile pişmanlıklar canlanıyor ve bir şeyler yapmaya zorluyor! Yaklaşık otuz yıldır, benzer sıkıntılar para otoritesine patronluk yapanların kaderi olmuş gibi görünüyor; yanlış ve yok edilmesi gerektiğini düşündükleri eğilimleri besleyerek büyütmek zorunda kaldılar, pişmanlıklar yaşadılar!
Piyasalar ile mali sektör üzerinde caydırıcı ve belirleyici olmak, sürdürülebilir olmayan eğilimlerden kaçınmak, finansal balon oluşumunu engellemek istediler; fakat başaramadılar, görmeyi istemedikleri olumsuzluktaki koşulların esiri olmaktan kurtulamadılar. Aynı korkular söz konusu kurumun bugünkü yönetimini de etkisi altına almış gibi görünüyor! Araç yetersizliği ve daha tehlikeli hale gelmiş küresel kırılganlıklar, seleflerinin deneyimlerinden çıkarılan derslerin hayata geçirilebilmesine pek izin vermiyor! İyi niyet yetmiyor; belirsizliği bir silah olarak kullanan sözel müdahaleler büyüyen boşlukları dolduramıyor!
ABD Merkez Bankası ve piyasalar, farklı yöntemler ile birbirleri üzerinde belirleyici olmaya çalışıyor! Geneli uzlaştıracak ve kırılganlık artışını durduracak bir çözüm olmadığı için sinsice inatlaşmaktan vazgeçilemiyor! Kum saati çalışıyor, zaman daraldıkça riskten kaçınma eğilimi daha belirleyici hale geliyor; hareket yeteneği daralmaya devam ediyor. Büyüyen korkular, güvensizliği besliyor.
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız eğilimler, gelişen ekonomilere ilişkin endişeleri daha önce pek görülmemiş seviyelere sıçratıyor! Makroekonomik beklentiler olumsuzlaşıyor, umulan getiriler azalırken risk primlerinin yükselmesi önlenemiyor. Mevcut yapıyı korumak giderek zorlaşıyor ve daha maliyetli hale geliyor. Dolar faizlerini tartışırken, arka plandaki bu kısır döngüyü hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor!