Okura kulak verince...
Biz yazarların yazılarındaki değerlendirmeleri okurlarımızda düşünceler ve değerlendirmelere yol açar. Okurlardan bir bölümü bunu telefon ya da e-posta ile bize iletirler. Kimileri bunu sık sık yaparlar, bazılarıysa e-maille ulaşıp görüş bildirirler. Bu yazar-okur ilişkisi çok önemlidir. Uzun süreli dostluklara yol açabilir. Yazarlar bu okurlardan bazılarının uyarılarındaki uzmanlığı saptayarak, o alanda yeni bir değerlendirme yaparken tekrar o okura başvurabilirler. Bu okur-yazar arasındaki olumlu ve sağlıklı bir ilişkidir.
Bugün bir okurum, Anadolu iş dünyasının değerlendirmelerini ele alan anket konusundaki değerlendirmemle ilgili görüşlerini iletmiş. Anadolu iş dünyasının mutlaka reforme edilmesi düşüncesini ortaya koydukları “eğitim” ve “hukuk” konularındaki değerlendirmelerini aktarmış. İnşaat yüksek mühendisi olan okurumun değerlendirmeleri “iyimser içerikli “ değil, fakat özel bilgiler içeriyor. İktidara da uyarılar sunuyor. O nedenle sizinle paylaşmak istedim:
“-Yazınızda reformlarla ilgili Anadolu iş dünyasının görüşlerini okudum. Tabii ki katılıyorum. Ama uygulanmasının bu iktidarla olası olup olmadığını ele almam gerekirse,
-Eğitimi ele alalım. Deniliyor ki ekonominin ihtiyacı olan eğitim verilmeli. Bu düşünce gereklidir, ama yeterli değildir. Amaç, her bilim alanında özellikle de sayısal alanda yani matematik, fizik, kimya gibi pozitif alanlarda olmalıdır.
-Benim öğrencisi olduğum zaman 1973-1977 döneminde İTÜ dünyanın en iyi 10 teknik üniversitesi arasında gösteriliyordu. Şimdi 700-750 arasında. Yüksek matematik hocamız Prof. Dr. Selma Soysal, profesörler arası matematik olimpiyatlarında üst üste birkaç kez dünya şampiyonu olmuştu. Mukavemet hocamız Prof. Dr. Mustafa İnan’ın “Mukavemet” kitabı o tarihte İngilizce ve Franscaya çevrilmiş olarak, ABD ve Fransa’da üniversitelerde okutuluyordu. Franfakon olduğum için Fransızca kitabı ben de var, belki hala okutuluyordur.
-Bugün işyerimize maden ve jeoloji mühendisi olarak staj yapmak ya da çalışmak için başvuran genç mühendislere “mühendis” demek çok zordur. Temel bilgilerden yoksunlar. Bilgi eksikliği, özgüven eksikiğine dönüşüyor, bu da sorumluluktan kaçma eğilimi yaratıyor. İşte eğitim bu açmazı ortadan kaldırabilmeli. Bugünkü müfredatla olası mı?
-Hukuk hangi iktidarlar zamanında “ayaklar altına” alındı? Bugün Batılı akranlarımızla konuştuğumuzda “üniversite mezunu işaadamı” -businessman üzülerek söylüyorum bizdeki gibi patron değil- businessman bizde elin parmakları kadar azdır.
-Ülkemizde en önemli sorunun hukuk olduğu ve liyakate dayanmayan atamaları, bozulmuş olan hukuk düzeninin kısa zamanda düzenleme olasılığının olmadığını söylüyorlar. Siz düzelebileceğine inanıyor musunuz?
-Eğitim ve hukuk sosyal bilimlerin altyapısıdır. İktisat ise üstyapı bilimidir. Altyapı olmadan üstyapınızın sağlam olması olası değildir.
Acı ama gerçek. Ülkesel ve kitlesel fakirliğimiz çok yakında.”
Eleştiriler bazen “karamsar” olabilir. Ama bundan uzak durulmamalı. Çünkü ilerlemenin iki temel unsuru “eleştiri ve özeleştiridir”. Bunların açıklıkla ortaya konulabildiği ülkeler sağlıklı büyüyen ülkelerdir. Eleştiri ve özeleştiriye bu nedenle açık olmak gerekir.