Okur mektupları
Bir yazar için herhalde en önemli olaylardan biri okurlarının ilgi ve tepkileridir. Hep söylediğim gibi marifet iltifata tabidir. Yani, kişilerin başarıları takdir edilir ve karşılığı verilirse o kişinin başarılarının devamı sağlanır. Matematik bilen okurlar bu cümledeki yeterli ve gerek şart koşullarının yokluğunu hemen görmüşlerdir. İltifat için marifet ne yeter, ne de gerek şarttır. Her iltifat gören marifet olmadığı gibi her marifet de itibar görmez.
İltifatın niteliği önemlidir. Kimden geldiği ve ne dendiğine göre etkisi farklı olur. Yağcılık marifet olmaksızın menfaat için yapılan iltifat olduğuna göre önemli değildir. İltifatın niceliği de önemlidir. Hani orkestraya bir bölümün icrasını beğenmediği için defalarca prova ettiren şefe birinci kemanın "Maestro bunu yarın bin kişiye çalacağız. Bu bölümün mükemmel olmadığını yüz kişi ya anlar ya anlamaz" dediğinde meastronun "Ben o yüz kişi için çalıyorum" cevabının anlattığı gibi. Maestro haklı, o yüz kişinin alkışı 900 kişinin tezahüratından daha önemlidir.
Eleştiri de öyledir. Eleştiri olsun diye, "Bu adam benim gibi düşünmüyor şuna bir hakaret edeyim" diye yapılınca önemli değildir. Hani Mevlana'nın kendisine hakaret eden birine neden hiç cevap vermediğini soran müritlerine "Önce adama bakarım adam mı diye, sonra lafa bakarım laf mı diye" cevabının anlatmaya çalıştığı gibi. Bir eleştiri "adamına" ve "lafına" göre bin iltifattan daha iyi, daha yararlı olabilir.
İşte okur mektupları da öyle. Bunca işin arasında vakit ayırıp yazmaları bir yana, ne yazdıkları da ilginç. Her gün yüzlerce mektup alan yazarlardan değilim. İyi ki de değilim. Huyum batsın "cevap vereceğim" diye işi gücü bırakırdım. Yalnız arada sırada gözardı edilemeyecek yazılar geliyor. Bu yazımda sizlerle onu paylaşacağım. Okurumdan izin almadığım için adını, bazı detayları ve ne iş yaptığını nakletmiyorum. Okurum yazısında dört ayrı konuda görüşlerini belirtmiş:
- İşletme şarlatanları
- Türk işletmeciliğindeki ithalat sevdası
- Türkiye'nin işletmecilik modelleri konusunda üretiminin olmaması, ve
- İşletmecilik modelleri üretmeye çalışan "yerli" beyinlere yapılan muamele.
Okurumun mektubu uzun. Yer darlığı ve yazı işlerinin bu konudaki anlaşılır hasssiyeti de malum. O nedenle mektubu taksit taksit vereceğim. Neyseki konular ilşkili olmalarına karşın teket teker ele alınabilecek nitelikte. Önce okurumun ilk konudaki görüşü:
"Osman hocam selamlar;
Umarım hitabım size çok gayri resmi gelmemiştir. Kısa bir süre önce tamamen şans eseri karşılaştığım Dünya gazetesi köşe yazılarınızın tamamını büyük bir keyifle okudum. Hatta bazılarını defaten okudum, özetlerini çıkardım altlarını çizerek çalışma arkadaşlarıma yolladım. Bazen de acaba bunları gerçekten okuyor muyum yoksa rüyada mıyım acaba dedim...
Ben bir üretim mühendisiyim. Kendimi kendimce yöneticilik pozisyonlarına hazırlamaya çalışıyorum. Eğer bir gün nasip olursa hakkını vermek ve benimle çalışanlara "gerçekten" bişeyler katmaya inanıyorum çünkü. Bunun için sürekli okumak ve bişeyler öğrenmek arzusundayım. Ancak sizin de yazılarınızda harika şekilde belirttiğiniz gibi şarlatanların boş laflarından eleyip gerçekten bana değer katacak kaynak bulmakta çok zorlanıyorum."
Okurum haklı. Onun bu konudaki düşüncelerini çok kişinin paylaştığını sanıyorum hatta umuyorum. Aynı fikirde olan okurlarımın bana bir e-posta yollamalarını rica ediyorum. Cidden merak ediyorum bu okur gibi kaç işletmeci var oralarda. Belki bir şeyler yapabiliriz hep beraber. Gelecek hafta bu derde bir çare arayıp, şarlatan teşhis teknikleri konusunda kısa bir sohbet edeceğiz.
Sağlıcakla kalın
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar