Okturuva rüsumu...

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Sanayicilerin 1930'lu yıllarda yakındıkları, çözüm istedikleri sorunlardan biri ne biliyor musunuz? Muamele vergisi ile okturuva rüsumu. "Okturuva da ne?" diyeceksiniz. Ankara Sanayi Odası'nın tıpkı basımını yayımladığı "1930 Sanayi Kongresi-Raporlar, Zabıtlar"ında anlatılıyor. Okturuva rüsumu o yıllarda iç ticaretten alınan bir vergi türü. Hani, bugün de vergi, resim ve harç kavramları var; okturuva "resim" faslına giriyor.

Diyelim ki Gaziantep'ten İstanbul'a mal gönderiyorsunuz; maliyeciler İstanbul'un girişinde tahsilat makbuzunu burnunuza uzatıyor, parayı ödediniz ödediniz; yoksa?.. Rapor ve zabıtlarda, yoksa ne olduğuna dair bilgi bulamadım. Ama, kongreye sunulan "Trikotaj Sanayii" raporunun "Vergiler" bölümünde sanayiciler "başlarına geleni" aynen şöyle anlatıyor:

"Sanayii tazyik eden vergiler mamulatın maliyet fiatını artıran yani ciro üzerinden ve sarfolunan mevaddı iptidaiye (hammadde) miktarı üzerinden alınan vergi ve rüsumdur ki muamele vergisi ile okturuva rüsumundan ibarettir. İş bu vergilerin miktar ve tarzı tatbiki (uygulama usulü) sanayii tamamiyle tahrip edecek mahiyettedir. Muamele vergisi cironun yüzde altısını, okturuva rüsumu ise yüzde bir buçuk ila ikisini teşkil etmektedir.

(...) Yerli sanayiin böyle vergi ve rüsuma tabi tutulması Avrupa sanayii ile rekabet imkanını selbeder (yok eder)."

Gündemin değişmezleri...

1930 yılı. Cumhuriyet daha 7 yaşını doldurmamış. Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti'nin (bugünün Türkiye Ekonomi Kurumu) 22-23 Nisan günlerinde düzenlediği ilk Sanayi Kongresi'nde "... Sanayimizin asri (çağdaş) ve milli icabata (gereklere) uygun bir tarzda inkişafını temin edecek yollar" aranıyor. Mevcut ekonomik durum, imkanlar, sorunlar, çözümler, politika önerileri tartışılıyor.

"Vur deyince öldüren" vergi sistemi o yılların gündeminde ilk sıralardaymış. 2008 yılında durum ne? Aynı sorun, daha karmaşık, daha ağırlaşmış olarak ekonominin gündeminde. Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir'in, kitabın "Önsöz"ünde yazdığı gibi, 1930'lu yıllarda yerli sanayiin sorunları bugünkünden çok farklı değil.

Hepsi bu mu? Ne gezer! Raporları ve zabıtları okuyunca görülüyor: İktidarlar, bürokratlar "çözüldü" dedikçe daha çözümsüz hale gelen kimi sorunlar 78 yıldır varlığını koruyor. Sermaye yetersizliği, krediye erişim zorlukları, "büyükleri" desteklerken KOBİ'leri kaderine terk eden teşvik sistemi, yüksek ana girdi maliyetleri, verimsizlik, teknolojik gerilik, bilgiye erişimdeki engeller, mesleki ve sınai eğitim yetersizliği vb...

Şu envanter meselesi...

Özdebir "önsöz"de belirtiyor: "Kongre raporlarının en önemli özelliklerinden biri de sunulan istatistiki bilgilerin bir sanayi envanteri niteliğinde oluşudur." Haklı. Gerçekten de, o zamanın 16 ana sektörünü kapsayan raporlar, genç Cumhuriyet ekonomisinin derli toplu ilk bilgi tabanını oluşturur kıvamda. Ciddi bir gayretle hazırlanmış. Peki, bugün durum ne? 1930'lu yıllarda zorluklara, yetersizliklere rağmen envanter niteliğinde bir bilgi alyapısı oluşturabilmiş Türkiye, 2008 yılında h‰l‰ kapsamlı bir sanayi envanterinden yoksun.

Sadece envanter mi? Türkiye sanayi stratejisinden de yoksun. Oysa, 1930'da bu mesele kongrede hararetle tartışılıyor, "uzun vadeli sanayi programları" ihtiyacı vurgulanıyor: Öncelikli sektörler belirlenmeli. Mevcut sektörler arasında hangilerinin gelişmeye açık olduğu tespit edilmeli. Sanayileşmenin bölgesel ve ölçek dağılımı bunlara göre yapılandırılmalı, yönlendirilmeli. Tüm yatırımlar bu ölçütlere göre izne ve desteğe tabi tutulmalı. Peki, 2008 yılında bizler neyi tartışıyoruz? Tam da bunları...

Gerçi, bugünün Türkiye ekonomisi bilgi birikimiyle, tecrübeleriyle, yapısıyla, sektörleriyle, dünya şartlarıyla 1930'lu yıllardan çok farklı bir yerde. Ama, ilginç olan şu: Ekonomi, kimi temel sorunları çözülerek değil, çoğu 1930'lu yıllardan kalma sorunlar "korunarak" ve daha da "çözümsüz" hale getirilerek değişiyor. Ne kadar ileriye ne kadar geriye doğru, pek belli değilse de "Türk mucizesi" böyle oluyor!

Özden Alpdağ'ın anısına: Ankara'lı ekonomi muhabirlerinin "ağabeyi", EMD'nin kurucularından, dostumuz, arkadaşımız, onurlu meslektaşımız "Özden Baba"yı kaybettik. Bir eksildik. Acımız derin. Işıklar içinde uyusun. T.E.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013