‘Öğrenilmiş çaresizlik’
Külliye’de düzenlenen TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri Töreni'ndeki konuşmasında dikkat çekti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Adeta bir ‘öğrenilmiş çaresizlik’ sendromuyla karşı karşıyayız.”
* * *
Nedir ‘öğrenilmiş çaresizlik’?
İnsanın yaptığı, yapacağı, planladığı her aktivitenin, olumsuz bir sonuca varacağına inanması…
Ve en önemlisi:
Olumsuzluğu değiştirmek için yapabileceği hiçbir şeyin olmadığına ‘emin olmuş’ hale gelmesi…
* * *
Öğrenilmiş çaresizliğin gelişmesi, büyümesi, genişlemesi için çaresizliği kendisinin yaşaması da gerekmiyor…
Çevresinde tekrarlanan olumsuzluklar da bu düşünce durumunun gelişmesi için yeterli oluyor…
* * *
Cumhurbaşkanı Erdoğan salondakilere dönerek, bu durumun değişeceğine yürekten inandığını vurguladı ve “Bunu sizlerle beraber yapacağız” dedi.
* * *
Herkesin inanması gerekiyor bu durumun değişeceğine; Ve, bu çaresizliği nasıl öğrendiğimizin ortaya çıkartılıp, sorunun temelden çözüleceğine…
Nasıl çözülür?
TÜBİTAK örneğiyle ilerleyelim…
TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) 1994-2017 yılları arasında, 10 bini aşkın proje için, 10 milyar liraya yakın hibe desteği sağlamış.
Birkaç yıl önce bir okurum TEYBED programına başvurusunu ve sonrasındaki durumunu özetleyen bir mail atmıştı…
Aynen paylaşayım…
“Patenti alınabilecek çok özel bir ürün için aylar önce yüzlerce sayfalık bir rapor hazırlayıp TÜBİTAK TEYDEB’e sunduk.
Yapmış olduğumuz ürünle ilgili tüm dünyada alınmış, faydalı model ve patentleri bulduk, dosyanın ekine koyduk ve aylar önce TÜBİTAK’a teslim ettik.
Ön incelemeden sonra dosya kabul edildi ve hakemlere havale edildi.
Projemiz büyük olduğu için üç farklı üniversiteden, üç hoca fabrikamızı ziyarete geldi.
Her üç hocada, daha önce özel sektörde hiç çalışmamış, birçok makinanın gerçeğini bile görmemiş durumdaydılar ve sayfalar dolusu dosyayı incelemeden gelmişlerdi.
Kendilerine kapsamlı bir sunuş yaptık. Fabrikayı gezdirdik. Ürün tasarım aşamalarını gösterdik.
KOBİ’leri Ar-Ge’ye teşvik etmekten çok, hocalara ek gelir sağlamak ve danışmanlık adı altında komisyon almalarını sağlamaya yönelik sistemde dört saatliğine gelen hocalar, binlerce lira para alıp gittiler.
Bu sistem böyle devam ettiği sürece Ar-Ge teşviklerinin doğru firmalar tarafından alınması ve ekonomiye kazandırılması imkan ve ihtimal dahilinde değil.
Konuyla ilgili, TÜBİTAK’a proje vermiş ve sıkıntılarını sizinle paylaşmış onlarca firmanın olduğunu biliyorum.
TÜBİTAK’tan, Ar-Ge teşviği alıp almamak çok önemli değil, ürünümüzü geliştirmeye kararlıyız.
Bunun için kendi içimizde bütçe de oluşturduk.
Ancak, sayfalarca rapor hazırlamak için şahsım ve ekibimin harcadığı emeğe üzülüyoruz.
Bu olaylardan TÜBİTAK Üst Yönetimi’nin haberi olmayabilir.
Bizim sizden talebimiz bu olayı köşenize taşımanız. Bir deniz yıldızını kurtarabilirsek, Türkiye için çok şey fark edecek.”