OECD’nin okuma-anlaması en kıt genç erkeklerini artık biz yetiştiriyoruz!

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) üç yılda bir yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) araştırmasının 2015 yılı sonuçları bu hafta açıklandı. Araştırma sadece OECD üyelerini değil dünya genelinde toplam 72 ülke veya ekonomik bölgeyi kapsıyor. Son araştırma 15 yaş grubundaki, yani lise çağındaki 28 milyon öğrenciyle yapıldı. 2000 yılından bu yana düzenli olarak yapılan bu araştırma, kendi içinde yıldan yıla yetkinleşerek ülkelerin eğitim sistemlerini anlamak ve karşılaştırmak için güvenilir bir kaynak haline geldi.
Matematik, bilim ve okuma- anlama alanında bilgi ve beceriyi ölçen bu araştırmada Türkiye her üç alanda da 35 OECD ülkesi içinde sondan ikinci sırada yer aldı. Durumu Türkiye’den de kötü olan tek OECD üyesi, baştan beri sonuncu sırada yer alan Meksika.

Türkiye’nin eğitim sisteminin uluslararası karşılaştırmada ne kadar kötü durumda olduğunu tespit eden bu veri, aslında zaten yeri başından beri sondan ikincilikle dördüncülük arasında gezinen Türkiye açısından pek de sürpriz sayılmaz. Ama 2015 PISA verilerinde çok korkutan bir gelişme var ki üzerinde önemle durmak gerekiyor.

Sayfadaki tabloda da görüyorsunuz, 2015’te Türkiye’nin durumu tüm temel göstergelerde 2012 yılına göre radikal bir biçimde kötüye gitmiş.

Matematik notu 28 puanlık kayıpla 448’den 420’ye düşerken OECD içinde sondan üçüncülükten sondan ikinciliğe gerilemişiz. Türkiye’nin matematik notu, 2012’de OECD ortalamasından 46 puan daha düşük iken 2015’te fark 24 puan daha açılarak 70 puana ulaşmış. OECD birincisi ile aramızdaki fark ise 106 puandan 112 puanı çıkmış. OECD ortalaması ve birincisi ile aramızdaki fark açılırken sonuncu ile farkımız azalmış. Sonuncu ile aramızdaki fark yaklaşık 35 puan iken 22 puan kapanarak sadece 12 puan düzeyine gerilemiş. Bilim notundaki düşüş 38 puan ile daha fazla.

Bilim notu, 463’ten 425’e gerilerken Türkiye’nin sırası da sondan üçüncülükten ikinciliğe düştü. Bilim notunun OECD ortalaması ile farkı 30 puanlık artışla38 puandan 68 puana çıktı. OECD birincisi ile farkımız da 30 puan artarak 83 puandan 113 puana ulaştı. OECD sonuncusu ile farkımız ise 39 puan azalarak 48 puandan sadece 10 puan düzeyine geriledi.

En yüksek not düşüşü okuma- anlama alanında gerçekleşti. Türkiye’nin okuma-anlama notu 47 puan birden düşerek 475’ten 428’e indi. Buna bağlı olarak Türkiye OECD içinde sondan dördüncü iken sondan ikinciliğe düştü. OECD ortalaması ile farkımız 43 puan artarak 21’den 64’e, OECD birincisi ile farkımız 36 puan artarak 63’ten 98’e tırmandı. OECD sonuncusu ile farkımız ise 47 puan birden azaldı ve 52 puandan 5 puana inerek adeta kapandı.

Okuma-anlamada kadınların notu 56 puan düşerken sıralamadaki yerleri sondan dördüncülükten sondan ikinciliğe indi. Erkek öğrencilerin okuma-anlama notu 38 puan gerilerken sıralamadaki yerleri sondan beşincilikten sonunculuğa düştü. Yani artık OECD’nin okuma-anlaması en kıt genç erkeklerini bizim eğitim sistemimiz yetiştiriyor!

Ne oldu da eğitimdeki karnemiz bu kadar korkutucu bir düşüş gösterdi? 2012-15 arasındaki temel değişiklik, 4+4+4 diye adlandırılan yeni eğitim sistemi oldu. Dershanelerin kapatılması sırasında orta öğrenimde yapılan düzenlemeleri de buna ekleyebiliriz.

Ortaya çıkan tablo, anlama ve yorumlamayı değil ezberi öne çıkartan öğrenim sisteminin; öğrenci ve öğretmenlerin inisiyatifini kısıtlarken merkezi yönetim ve müdürlerin otoritesine dayanan okul sisteminin; pozitif bilimleri törpülerken giderek teokratikleşen içerik tercihinin iflasının resmidir. Bu resmin devamı, Türkiye’nin ve gençlerimizin geleceğini karartır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar