OECD, Çin riskli diyor

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

Türkiye’de iktidarda olanlar uluslararası kurumlar ekonomi aleyhine bir rapor yayınladığında hemen o kurumu suçlayıcı davranış takınıyorlar. OECD bu hafta yayınladığı ülke raporunda Çin ekonomisinin riskli olduğunu yazdı. Bekledim ki, Çin’li yöneticiler OECD’i suçlasın, öyle olmadı. Dolayısıyla bu rapor üzerine bir yazı kaleme alma cesaretim de arttı. OECD’nin Çin raporu sadece bu ülkeyi ilgilendirmiyor. Çünkü Çin dünya için önemli bir ülke.

Çin 11 milyar dolarlık GSYH’si ile dünyanın en büyük ikinci ekonomisi (satınalma gücü paritesine göre GSYH’si 21 milyar dolar ve dünyanın en büyük ekonomisi).

Döviz rezervi 3 trilyon dolar, dünyada Almanya’dan sonra 210 milyar dolar ile en yüksek cari fazla veren ülke. Bu kadar büyük ekonomisi olan ve döviz rezervi açısından da rahat bir ülke, nasıl oluyor da riskli oluyor? Şimdi yanıtını verelim.

OECD, 2017 yılında büyüme oranını yüzde 6,5 olarak tahmin etmesine rağmen (daha önceki yıllara göre bu oran düşük, ancak yine de Çin dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi) Çin’i riskli ilan etti. Çin’i riskli yapan borcu. Çin’in kamu ve özel sektör borç stokunun GSYH’ya oranı kriz öncesi yüzde 150 iken, 2016 yılında bu oran yüzde 250’ye çıktı. Çin’de özellikle de reel sektörün borç stoku yüksek, Borç/GSYH oranı 2008 yılında yüzde 100 iken, oran 2016’da yüzde 170’e dayandı. Bu oran, Çin dışarıda bırakıldığında diğer yükselen ekonomilerde yüzde 65 dolayında.

Başka riskli kredi grubu da hanehalkı

Çin’deki bir başka riskli kredi grubu da hanehalkı. Hanehalkının borç stokunun GSYH oranı 2014 yılında yüzde 30 iken, oran 2016 yılının ortalarında yüzde 40’a yükseldi.

Borç oranı yüksek olduğu için doğal olarak geri dönmeyen kredi oranı da yüksek oluyor. Bu da bankaları riskli hale getiriyor Çin’in bu duruma düşmesinin en önemli nedeni, kriz döneminde büyümeden fedakarlık etmemek için parasal genişleme-kredi genişlemesine- giderek iç talebi artırmaya yönelik izlediği para politikasıdır.

Çin uzun dönem dış talep ağırlıklı büyüdü. Kriz bu talebi düşürdü. Çin’in ihracatında büyüme durdu. Bu daralmayı iç taleple telafi etmek için konut yatırımlarına hız verdi. Böylece hem işsizliğin artmasını engelledi, hem de eskisine göre hızı yavaşlasa da büyümeye devam etti.

Çin küresel ekonomi daralırken, böyle bir politika izlemeye de mecburdu. Çünkü bir taraftan da yoksullukla mücadele ediyordu. Bunda da ciddi başarı elde etti. Kırsal alanda yoksulluk oranı 1980 yılında yüzde 95 iken, 2016 yılında yüzde 5’lere düştü.

OECD Çin raporunda borç riskinden kurtulmak için yapısal reformlara devam etmesini öneriyor. Bunun içinde yolsuzlukla mücadele ve daha demokratik bir ülke olma yolunda çaba göstermesi de gerekiyor. Çünkü devlet kapitalizmi ile büyüyen, melez demokrasi ile idare edilen ülkeler sonunda benzer durumlara hep düşüyorlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019