Ödeyen de alan da mutsuzsa…

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Türkiye'de "vergi yükünün" ağır olduğu yolundaki iddiaları gerçekçi bulmuyor; (Vergi İdaresi, Vergide Adalet ve Vergi Reformu Paneli'ndeki konuşma -19 Kasım, TOBB Üniversitesi- ve 2010 Malî Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nı sunuş konuşması- TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu).

Şimşek haklı. Mukayese edilebilirlik açısından önemli bir gösterge olan 30 üyeli Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) istatistikleri de aynı şeyi gösteriyor: Türkiye, toplam vergi yükü "en düşük" üç ülkeden biri.

Hattâ, iş dünyasının çok ağır bulduğu istihdam üzerindeki vergi-prim yükü, bakanın konuşmalarında verdiği oranlara bakılırsa, eskisi gibi değil; hatırı sayılır bir hafifleme var. Vergi yükü bu denli makul ise, o halde neyi tartışıyoruz?

Çarpıklığın fotoğrafı

Arkadaşımız Naki Bakır'ın analizinden bu sütuna aldığım "spotları" aktarıyorum; neyi tartıştığımız veya esas olarak neyi tartışmamız gerektiği, bu "spotların" parlak ve keskin ışığında açıkça görülüyor.

Türkiye, vergi yükünde OECD ülkeleri içinde Meksika ile birlikte en sonlarda yer alıyor. OECD ortalaması yüzde 36 olan toplam vergi yükü Türkiye'de yüzde 24.

Türkiye, vergi yükündeki büyüme hızında ise en önlerde. 1995-2007 döneminde 6.9 puanla OECD içinde vergi yükü "en hızlı" artan yüzüncü ülke.

Vergi gelirlerinin yapısı çarpık. Gelişmiş ülkelerin aksine Türkiye'de dolaylı vergilerin toplam bütçe gelirleri içindeki payı yüzde 66, doğrudan vergilerin payı yüzde 35 civarında.

Toplanan verginin üçte ikisini  KDV, ÖTV gibi tüketimden "peşin" alınan vergiler oluşturuyor. Kurumlar vergisi mükelleflerinin ödediği toplam vergi, tüketicilerin akaryakıt ve doğalgaza ödedikleri ÖTV gelirinin yarısı. Gelir vergisi mükellefleri bu kadar bile ödemiyor.

Mülkiyetten alınan vergi, toplam vergi gelirlerinin sadece yüzde 3'ü kadar. Ve… Bütçe harcamalarının gelir, kâr ve servet üzerinden alınan doğrudan vergiler yerine, ağırlıkta tüketimden alınan dolaylı vergilerle karşılanması, "vergi adaletsizliğine" yol açıyor.

Kedilerin rengi

Vergi sisteminde yıllardır "reform" adı altında yapılan düzenlemelerin sayısını bir çırpıda hatırlamak zordur; arşive inmeyi gerektirir! Ama, bir Çin özdeyişiyle "Kedinin siyah veya beyaz tüylü olması değil, fareyi yakalaması önemlidir."

Bu özdeyişten hareketle, Türkiye'de hemen hemen her siyasi iktidarın "el attığı" ve kamuoyuna cicili bicili "reform paketleri" halinde sunduğu tüm vergi sistemi düzenlemelerinin amaca ulaşmadığını; aksine problemi daha karmaşık hale getirdiğini kesin sonuç olarak kabul edebiliriz.

Aksi halde, 2009 yılında hâlâ vergi sisteminin çarpıklığını, adaletsizliğini, gelir dağılımı bozgunculuğunu, verimsizliğini, caydırıcılığını, ekonomik gelişmeyi önleyici etkilerini, vergi yükünün yüksekliğini-düşüklüğünü ve kayıtdışı ekonominin malî tahribatını tartışmazdık. Bu temel problemler çoktan çözülmüş; bugünkü tartışmalar ve icraat sistemi geliştirici "ince ayarlar" üzerinde yoğunlaşırdı.

Oysa, Türkiye başka alanlarda olduğu gibi, vergi konusunda da yıllardır sonuç vermeyen "reformlardan" yorgun. Kafayı kedilerin rengine takmış, fareler ise kaçıp duruyor! Ve… Bu kez "sahici" ve "kalıcı" bir reform yapılacaksa, nelerin yapılmaması gerektiğine dair her türlü bilgi ve icraat tecrübesi fazlasıyla mevcut.

Maliye Bakanı Şimşek, "piyasa ekonomisiyle uyumlu, yatırım ve istihdamı özendirecek, vergiye gönüllü uyumu güçlendirecek, kayıtlı ekonomiye geçiş sürecini hızlandıracak, geniş tabanlı, verimli ve etkin bir vergi sistemi" için çalıştıklarını söylüyor. Çok iyi çok hoş… Ama bu defa da olmazsa, hiçbir zaman olmaz!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013