Oburluğun sonu
Hafta içinde General Motors aldığı stratejik bir kararla zarar eden Saab'ı kapatacağını açıkladı. Bu karar İsveç için tam anlamıyla bir yıkım olsa gerek. 1937 yılında savaş uçağı üretmek için kurulan ve üreten Saab, 1939'da ise otomobil üretim kararı almıştı. İkinci dünya savaşı nedeniyle ilk otomobil üretimi ancak 1946 yılında hayata geçirilmişti.
Geçen yıllar boyunca pazarda kendine farklı bir yer bulmayı başaran marka 2000 yılında dünyanın en büyük üreticisi GM'in bünyesine katılmıştı.
Firmaya ABD'den gelen sıcak para girişi ile birlikte 2004 yılında Saab, yıllık 131 binlik üretimiyle kendi rekorunu kırmıştı.
2000'li yıllara döndüğümüzde o sıralarda imza atılan şirket evliliklerinin tamamının (Renault-Nissan hariç) boşanma ile sonuçlandığını görüyoruz.
Dünyada üç-beş firma kalacak, konsolidasyonlarl bütün küçük balıkları yok olacak tahminleri yapılıyordu. Devler, Asya Krizi ile zorlanan küçük firmaları peşpeşe satın alıyordu. Ancak, bugün gelinen noktada 10 yıl önce atılan adımların, ne kadar hatalı olduğunu ortaya koydu.
Ford, GM, Chrysler gibi anlı şanlı şirketlerin bilmem kaç milyon dolar maaşla çalışan CEO'larının, rasyonel yatırımlar yapmak yerine, yeni yıl alışverişine çıkan sonradan görmeler gibi davrandıkları ortaya çıktı.
Saab, Hummer, Pontiac vs... Bir döneme damgasını vuran şirketler, kendi hikayeleri, mirasları, kültürleri olan şirketler batma ve kapanma noktasına geldi.
Aç gözlü bir şekilde açık büfeye dalan dev üreticiler, etle balığı, tatlıyla-tuzluyu, hamur işiyle-sebzeyi gözleri dönmüşçesine topladılar tabaklarına; hızla da indirdiler midelerine.
Ama kültür, üretim sistemi, pazar, etki alanı, sosyal çevre gibi unsurlar göz ardı edilince hazım zor oldu.
Büyük-küçük farketmeden tüm dağları kendilerinin yarattığına inanan CEO'larda hazımsızlığa bağlı şikayetler oldu mu bilmiyorum ama bugün işinden olacak binlerce işçinin arasında mutlaka kanser olacaklar vardır.
Peki bundan sonra ne olacak?
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana tüketim üzerinden beslenen büyüme ve buna bağlı agresif satın alma kültürü sona erdi. Tahminim, bu saatten sonra "Batıyoruz, bize para lazım" demeye giderken, sekreterine "Jetimi hazırlayın" diyen yönetici zor bulunur.
Bakın artık, Afrika dışında tüm kıtalarda sinekten yağ, bir koyundan beş post çıkartma dönemi başladı.
Lüks segmentte başarılı olamayan Renault, minyatür kale oynamayı beceremeyen Mercedes ile masaya oturdu.
Chrysler'in umudu Fiat oldu. Ford, Türkiye'deki Transit'i baştacı yapıyor.
ABD'li firmalar gözlerini Avrupa'ya çevirdi. Obezite nedeniyle zayıflama endüstrisini yaratan ABD'de diyetisyenlerin, sağlıklı beslenme uzmanlarının sözü Başkan'dan bile daha geçerli hale gelmişti.
Kişisel obeziteden sonra şimdi de tüzel obezler, Avrupa'da kendilerini daha uzun yaşatacak kürlerin peşinde koşuyor.
Wagoneer gibi ne bulsa satın alan dünyaya tepeden bakan CEO'lar bugün geldiğimiz noktada, Avrupa'daki maliyet cambazlarından, dar alanda kısa paslaşmayı iyi bilen üstadlardan medet umuyor.
Üstatların reçeteleri ise Churchill'in söylediği ile aynı ana fikre sahip...
"Sizlere sadece kan ve gözyaşı vaadediyorum..."