O çok istenen faiz düşüşü bakın kimlerin işine yarıyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

İç borçlanma senedinde faizin hızla düşmesi elinde bu kağıtları bulunduranların karlarına kar katması demektir. Faiz düşüşünü çok lehimize sanıyoruz ama gerçek tam tersi. TÜİK'in hesaplamasına göre geçen ay DİBS'te yüzde 8'in üstünde getiri oluşmasının nedeni de faiz düşüşü.

Faizi kontrolsüzce hızla aşağı çekmek, elinde kamu kağıdı bulunan ve Türkiye'den çıkmak isteyen yabancıların ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir.

Önce bir veri paylaşalım. Türkiye İstatistik Kurumu dün finansal yatırım araçlarının haziran ayındaki reel getiri oranlarını açıkladı. Tabloda çok ama çok dikkat çeken bir oran vardı...

TÜİK’e göre devlet iç borçlanma senetleri geçen ay yatırımcısına nominal olarak tam yüzde 8.25 kazanç sağlamış görünüyordu. Hazirandaki TÜFE artışı yüzde 0.03 düzeyinde kaldığı için TÜFE’den arındırılmış reel getiri de yüzde 8.22 düzeyindeydi.

Doğrusu ilk anda yüzde 8.25’lik oranda bir hata mı var, diye düşünmedik değil...

Çünkü iç borçlanma senedi son üç ayda yüzde 1.81, son altı ayda yüzde 7.72, son bir yılda ise yüzde 14.22 nominal kazanç sağlamıştı.

Bir başka ifadeyle son bir yıldaki kazancın yarıdan fazlası son bir ayda oluşmuştu. Bu nasıl olabilirdi ki!

Faiz düşerse olur

TÜİK bu hesaplamada Borsa İstanbul’da oluşan verileri kullanıyor. Biz de iki ve on yıl vadeli devlet tahvillerinin mayıs ve haziran sonundaki fiyatlarını inceledik.

Gördük ki yüzde 8.25’lik oranda bir hata yoktu.

Elinde devlet tahvili olanlar haziran ayında yüzde 8.25’lik bir kazanç elde etmişti.

Bu kazanç, “faiz düştüğü için” oluşmuştu.

Dikkat ediniz, “faiz arttığı için” değil, “faiz düştüğü için”!

“Faiz düşünce kazanç nasıl artar” diye düşünenler olabilir. İzah etmeye çalışalım.

Devlet tahvili ve Hazine bonosunda fiyat-faiz ilişkisi, bu kağıtlar iskontolu satıldığı için ters işler. Şöyle bir örnek verelim.

Hazine vade sonunda 100 liraya geri almak üzere iskontolu olarak 80 liraya kağıt satmış olsun. Bu kağıdın faizi yüzde 25’tir. Kağıdın fiyatı normal koşullarda her gün biraz biraz artar ve vade günü 100 liraya ulaşır.

Arada olağanüstü gelişmeler yaşanabilir. Örneğin bir olumsuzluk olur ve faizler birden artabilir. 100 lira nominal bedelli kağıdın 80 liraya satıldığı günün ertesinde faizler diyelim yüzde 30’a çıkarsa ne olur?

Hazine artık 100 liralık kağıdı yüzde 30 iskontolu satmak durumundadır, yani bu kağıdın fiyatı 77 liraya düşmüştür. Bir gün önce 80 liraya kağıt alan zarardadır.

Demek ki neymiş; faizin artması elinde kağıt bulunanların lehine değil, aleyhineymiş.

Demek ki elinde devlet tahvili bulunan yabancılar, faizin artmasını istemezmiş.

Peki yabancılar ne ister?

Biraz önce verdiğimiz örneği bu sefer tersten kurgulayalım...

Hazine 100 lira bedelli kağıdı yüzde 25 faizle iskontolu olarak 80 liradan satmıştı ya.

Diyelim ertesi gün faizi hızla düşürecek bir gelişme oldu. Ne bileyim Merkez Bankası birden yüklü miktarda faiz indirimine gitti.

Ve yine diyelim faiz yüzde 25’ten yüzde 20’ye indi. Borçlanma artık yüzde 20 faizle yapılacak. Şu durumda, daha bir gün önce yüzde 25 faizle 80 liraya alınan kağıdın fiyatı da bir anda 83 liraya çıkacak. Kısa günün karı!

TÜİK’in hesapladığı haziran oranı da budur. Devlet iç borçlanma senetleri hızlı bir faiz düşüşü olmasa, yani fiyat artışı olmasa bir ayda yüzde 8.25 getiri oluşturur muydu?

Yabancı Türkiye’den çıkmak için neyi kollar?

Neyi olacak, faizin düşmesini!

Yabancı yüzde 25 faizle 80 liraya kağıt almış. Ertesi gün “mucize” olmuş ve faiz yüzde 20’ye indirilmiş, böylece daha bir gün önce 80 lira ödediği kağıdın fiyatı 83 liraya çıkıvermiş.

Bundan güzel kar mı olur?

Bir yıl bekleyip 20 lira kar edecekken faiz düşünce bir günde 3 lira kar mümkün hale gelmiş... Yabancı yatırımcı daha ne istesin!

Lobi lobi dedikleri acaba faizi indirme lobisi mi?

Yıllardır bir faiz lobisinden söz edilir. Bu lobinin faizi yükseltmek için çaba gösterdiği dile getirilir.

Ama gerçek birebir öyle değil.

Devlet tahvili ya da Hazine bonosuna yatırım yapacak ister yerli ister yabancı her yatırımcı, “yatırım yapacağı zaman” faizin yüksek olmasını ister, bu doğru.

Çünkü faiz yüzde 30 ise 100 liralık kağıt 77 liraya, aynı kağıt yüzde 25 faizle 80 liraya, yüzde 20 faizle ise 83 liraya satılmaktadır. Dolayısıyla herkes faiz yüzde 30 olsun ister.

Ama ya elinde zaten tahvil ve bono olanlar, onlar faizin yükselmesini ister mi? Tabii ki istemez. Çünkü faiz yükseldi mi ellerindeki kağıdın fiyatı düşecektir. Bu durumdakiler tam tersine faizin düşmesini isterler.

Şimdi soralım:

“Bu faiz lobisi faizin artmasını isteyenlerden mi oluşmaktadır, yoksa düşmesini isteyenlerden mi?”

Faizi birden düşürmek çıkışı hızlandırır

İdeal olan tabii ki daha az borçlanmak, ama bu kısa vadede hiç mümkün görünmüyor.

Ayrıca şöyle bir açmazla da karşı karşıyayız.

Faizi birden düşürmek, tahvil ve bono sahiplerine ek bir avantaj sağlamak demektir.

Ve eğer bu yatırımcılar Türkiye’den çıkmak istiyorlarsa ellerine iyi bir fırsat geçmiş olur.

Faizdeki ani düşüş, bir yandan Türkiye’deki yatırımcıların çıkmasına zemin hazırlar, diğer yandan da Türkiye’de yatırım yapmayı düşünenleri caydırıcı etki yapar.

Kimse düşük faizden, yani yüksek fiyattan kağıt almak istemez. “Ya tablo birden değişirse” kaygısı yaşanacaktır. Dolayısıyla faizi zorlama ile indirmek yeni girişlerin de bıçak gibi kesilmesine yol açabilir.

O yüzden faizlerin hızlı inip çıkması en başta yabancı yatırımcıları rahatsız eder.

Faizin düşük ya da yüksek olması aslında ikinci planda. Önemli olan iniş çıkışların keskin olmamasıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar