O Asimo’ya yüz vermeyecektik...

Açıl SEZEN
Açıl SEZEN Dünyanın Parası [email protected]

2004 yılıydı. Honda, yaklaşık 18 yıllık bir çalışma sonrasında Asimo adında bir robot geliştirdi. Kasım ayında Türkiye’ye geldi. Sahnede dans etti. O dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile sahnede el sıkıştı. Rating kanallarının hepsinde birinci sıraya çıktı. Gazetelerde manşet oldu.

Çok sevmiştik onu. Küçük maketlerini eve almak isteyenlerin telefonlarına maruz kalmışlığımız vardı. Ama yanlış yapmışız!

Fazla yüz vermemeliymişiz...

Onu bizden görüp bağrımıza basmak yerine, neden Türkiye’de üretilmediğini sorgulamalıymışız.

Çünkü bugün Asimo ve benzerleriyle başlayan yolculuk, inanılması güç bir noktaya geldi. Asimo ve arkadaşları, artık dünyadaki birçok insanın işini tehdit ediyor.

Bugün kabaca dünyadaki üretimin %10’luk bölümü robotlar tarafından yapılıyor. Ama 2025 yılına geldiğimizde, bu oranın %35 ile %45 arasında olacağı varsayılıyor.

Asimogiller nedeniyle dünyada işlerini kaybedecek insan sayısının 100 milyon kişi olacağı hesaplanıyor. Özellikle Türkiye gibi vasıfsız eleman gücünün toplam işgücü içindeki payının çok yüksek olduğu ülkelerde yaratacağı yıkım, gelişmiş ülkelere göre çok daha ağır olacak. Robotlar artık sadece fabrika teknolojilerinde kas gücü yerine kullanılmıyor. Düşünüyor, koşul değerlendirmesi yapıyor, koşullara göre kendi kararlarını üretebilecek yapay zekayı yansıtabiliyor. Dolayısıyla orta vadede sadece mavi yakalıların değil, beyaz yakalı çalışanların bir kısmının işleri de tehlikeye girecek.

Dolayısıyla bu yıkıcı teknolojilere karşı bugünden hazırlıklı olmak durumundayız. Çünkü bu alanda yarış daha yeni başladı.

Bugünden buna hazırlanmazsak, ülke olarak arayı kapatmanın mümkün olamayacağı kadar geri düşebiliriz.

Akıncı örneği

Türkiye’nin sanayi devrimini kaçırmasının üzerinden neredeyse 100 yıl geçti. Arayı hala kapatamadık. Eğer bu devrimi kaçırırsak, arayı gelecekteki belki 150-200 senede kapatmamız mümkün olamayacak. Bu konudaki iyimser çabaları görmüyor değilim. Örneğin Türkiye’de üretilen Akıncı 2 adında bir robotumuz var. (Bu tür girişimleri daha fazla desteklemeliyiz.) ALS hastalığı için sosyal medyada başlatılan bir farkındalık kampanyası vardı. Kafanızdan buzlu su boca ettiğiniz. Kendi adıma Akıncı 2’yi en son orada gördüm. Asimo’ya meydan okumuş, kafasından su dökmesini istiyordu.

Artık PR’ını belki de üretimdeki başarılarıyla yapma zamanı gelmiştir.

Nesnelerin interneti

İşin şakası bir yana, Internet of Things, yani nesnelerin interneti yakın geleceğin en önemli konusu. Cihazların birbirleriyle konuşmasını sağlıyor. Bugün , yeterince servet sahibiyseniz, Tesla marka sürücüsüz otomobilinizi saatinizden birkaç düğmeye basarak otoparktan çağırabiliyorsunuz ve geliyor. Gelecekte olur falan demiyorum, dikkatinizi çekerim. Bugün oluyor.

2004 yılında Almanya’da Boxberg’de Bosch’un otomotiv ürünleri tesisinde kendi kendine park edebilen otomobilleri görmüştüm. O zamanlar inanılmaz pahalı bir teknolojiydi. “Ohoo, bu gelene kadar demiştim.”

Şimdi neredeyse standarda yakın otomobillerde kullanılıyor.

Sürücüsüz otomobillerin hayatımıza gelmesi çok daha hızlı olacak. Bill Gates önceki hafta hükümetlerin en önemli önceliklerinin robotların vergilendirilmesi olduğunu söylüyordu. Tartışmanın alanına bakın... “Kendi iradesiyle hareket eden robotu mu, yoksa onu çalıştıran kişi ya da kurumu mu vergilendirmeliyizi” tartışıyorlar.

Biz ise Özel İletişim Vergisi’nin yüksekliğini, veri ücretlerindeki yüksekliği tartışıyoruz.
Sağlıkta, ilaçta, cerrahi alanda robotik teknolojiler inanılmaz gelişiyor. İnsan ömrü gitgide daha fazla uzuyor. Bugün ortalama yaşam süresi beklentisi, Japonya’da 85, Avrupa ortalamasında 82, ABD’de 79, Türkiye’de 74 yıl. (Bu arada Suriye’de yaşam süresi beklentisinin 76 ile Türkiye’den daha yüksek olduğunu da belirtmeliyim.)

Gelecek 50 yılda ortalama insan ömrünün 90’ların üzerine yükselmesinden söz ediliyor. Buyrun bir yıkıcı durum daha. İnsanlar uzun yaşadıkça artacak kaynak ihtiyacı, iş bulma imkanı, sosyal sigorta sistemlerinin çöküşü, örneğin ömür boyu maaş yükümlülüğüne girmiş bireysel emeklilik şirketlerinin zorlanmaları.

Bu yarışta geride kalma, ya da formül üretmek için son dakikayı bekleme lüksümüz olmadığına ikna oldunuz mu?

Ah işte ahhh.. O Asimo’ya yüz vermeyecektik...

CEP TELEFONU DOSTUNUZ DEĞİLDİR!

Geçenlerde Levent’te arabamı kaybettim. Yani park ettiğim yeri. Telefonumu açıp haritadan bakalım diye düşündüm. Haritayı açtığımda cihaz beni şoke etti. Zira arabanızı buraya parkettiniz diyerek yerini gösteriyor, tahmini varış süremi gösteriyordu. Özellikle telefonu açık tutarak kontrol ettim. Yürüdüğüm sürece beni gösteren ok milim milim hareket etti. Sokakta karşıdan karşıya geçtiğimde o da geçti. “Ee, ne var bunda” diyebilirsiniz. Kapatırsınız lokasyon ayarını, gider değil mi? Değil. Kapattığınızda takip edilmediğinizden emin misiniz? Wikileaks’te çıkan son belgelere göre CIA (mühim olan kurumun adı değil, bugün o, yarın başkası) cep telefonu veya kamerası olan herhangi bir alet internete girdiği an itibariyle sizi istediği gibi izleyebiliyor, takip edebiliyor. Akıllı telefonları bırakın, akıllı televizyonlar aracılığıyla bile ortam dinlemesi yapılabiliyor. Komplo teorilerine prim veren biri sayılmam. Ama bu Big Data, yani kişisel bilgilerin takibi ve depolanması işi beni ürkütüyor. Ortam dinlemelerinden, kasetlerden çok çekmiş bir ırkın ahvadıyız. O yüzden şimdiden uyarayım dedim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Eli yatırıma gitmemek... 21 Ağustos 2019
Acılara tutunmak... 03 Temmuz 2019